Hollanda maça durağan başladı. Sakin ve sabırlı pas yaptılar. Sahayı ilmek ilmek ve yavaş yavaş örmek istediler. Top kendilerindeyken 4-3-3, rakibe geçtiğinde ise 4-4-2'yi benimsediler. Ancak kanatlarda değil, Van Bommel ve Wesley Sneijder'in önderliğinde ortasahada top çevirdiler. Danimarka blok halinde karşıladı rakibini ancak Hollanda hızlı pas yaparak ve sık sık yer değiştirerek rakibini şaşırttı, Van Persie ve Van der Vaart'ı topla buluşturmaya başladı. Wesley Sneijder Inter'de yaptığını burada da yaptı; hücum oyuncularının tamamının topla buluşmasını ve rakibin savunma yapmasının zorlaşmasını sağladı. Dakikalar ilerledikçe kontrolü ellerine aldılar ve tempoyu yavaş yavaş yükseltmeye başladılar. De Jong - Van Bommel ve Sneijder üçlüsü merkezin ilerisinde çoğaldılar ve rakibi sürekli ileride karşıladılar. Defans hattı ileriye çıktı, takım ortasahada kalabalıklaşmaya başladı. Bununla birlikte yalnızca Van der Vaart'la tehlikeli bir atak oluşturabildiler. Danimarka seyretti. Ancak bilinçli bir seyretmeydi bu. Cezasahasının önünde alanı sıkıştırıp atakları durdurmak ve kaptığı topları ters kanatlara aktararak pozisyon bulmaya çalıştılar. Hollanda'nın üzerlerine iyice gelmesini fırsat bilip daha tehlikeli oldular. İleride Rommedahl ve Bendtner topla buluştukları her an Hollanda defansı arıza verdi. Golü de bulabilirlerdi ancak kaleci Stekelenburg buna izin vermedi. Hollanda, rakiplerinin tehlikeli olmaya başladığından mıdır nedir, 15 ila 35. dakikalar arasındaki baskıyı azalttı, maçın başındaki kontrollü oyunlarına döndüler. Baskılı oldukları her dakikada geride az adamla yakalanıyorlardı zira çok adamla hücum yaptıkları için defans güvenliğini ikinci plana atmışlardı. Bir çözüm bulmaları lazımdı.
İkinci yarıda daha iyi bir Hollanda bekliyordum ve Danimarka'ya karşı nasıl bir önlem alacaklarını merak ediyordum. Ancak o bahsettiğim çözümü Danimarka buldu! İkinci yarının hemen başında gelen ortaya yanlış bir kafa vuran Simon Poulsen, takım arkadaşına golü attırdı ve Hollanda büyük bir avantaj sağladı. Danimarka bu moral bozukluğunu geriye kalan tüm dakikalarda hissetti. Hollanda golden sonra biraz daha geriye çekildi ve tempoyu hep azaltmaya çalıştı. Risksiz paslarla ileriye gitmek istedi. Danimarka biraz çırpındı; oyunu kanatlara yaydı, kenarlarda ikiye-birlerle çoğalmayı amaçladı; 3-4 kez orta da geldi oradan ancak yerini bulamadı bir türlü. Özellikle sağ kanattan biraz etkili olmaya başladılar. Rommedahl çok çalıştı ancak takım arkadaşları kendisine eşlik edemeyince, sol kanatta golü attığı için morali bozulan Simon Poulsen de hiç ileriye çıkmayınca, tam Hollanda'nın istediği bir ortam oluştu. Cristian Poulsen'in biraz sorumluluk almasını beklerdim ben. Sonuçta takımın en kilit isimlerinden biri ve takımı birisi kurtaracaksa başkası da olamaz bu. Ancak Juventus'a gittikten sonra büyük bir düşüş yaşayan Nedved tipli topçu hiçbir katkı veremedi takımına. Danimarka ilk yarıdaki gibi geride boşluklar da bulamadı zira ilk yarıdaki bulduğu boşluklar Hollanda hücum yaparken kaptıkları toplar sayesinde oluşmuştu. Hollanda skor avantajını eline geçirdikten sonra defansta daha sağlam oynamaya ve Danimarka'ya daha az top göstermeye başladı. Bendtner ilk yarıdaki topların hiçbirini alamadı, yerine giren Mikkel Beckmann da topa dahi dokunamayınca Danimarka'nın hücumda eli kolu bağlandı. Hollanda Wesley Sneijder'in yönlendirmesinde sakin sakin top çevirdi ama pozisyon bulmakta sıkıntı çekti. Eljero Elia'nın oyuna girmesiyle beraber bu top çevirmeler neticelenmeye, sol kanat hareketlenmeye ve Hollanda pozisyon bulmaya başladı. Nitekim Kuyt'ın attığı gol, Wesley Sneijder'in Elia'ya gönderdiği ve Elia'nın çektiği şutun direkten dönmesiyle geldi.
Uzun lafın kısası, Hollanda zorlanmadan istediği 3 puanı aldı. Ömer Üründül'ün çok fazla eleştirmesine bakmayın. Bu sıcakta, takımın ilk maçında daha fazlasını beklememek lazım. En azından ızdırap çektirmedi Hollanda; bazı şeyleri yapmayı başardı ve grupta liderliğe yükseldi.
0 yorum:
Yorum Gönder