Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

31 Aralık 2013 Salı

Fenerbahçe 5 - 1 Kayserispor




Kayserispor teknik, hızlı, genç bir ekip. Topu seviyorlar. Topu ayaklarında tutmayı seviyorlar. Bu yüzden de ligin en çok faul yapılan takımı konumundalar. Ligdeki pozisyonları da malum. Bir an önce dipten çıkmak istiyorlar. Fenerbahçe ise vitesi inanılmaz yükselttiği haftaların ardından geçen hafta Karabük'te virajı dönemedi. Ligimizde medya desteğinin her hafta birden bire değişeceği gerçeğinden yola çıkarak, haftalardır aldıkları sonucun tesadüf olmadığını kanıtlamak isteyeceklerdi Kayseri önünde. Yani her iki takımın da kazanmak zorunda olduğu bir maçtı, bu yüzden de ben karşılıklı gollerin olacağı, bol pozisyonlu bir maç bekliyordum. Bol pozisyon ve gol gördük ancak oyundaki kalite açısından denk değildi iki takım.

Kayseripor 4-3-3 dizilişiyle hızlı, atak, saldırgan başladı. Fenerbahçe de bu baskıya aynı şekilde karşılık verdi. Orta sahalar çabuk geçildi, sürekli gözlerimiz sağa sola çevrilmekten yoruldu. Tempo ve heyecan yüksekti, adeta bir Premier Lig maçı izliyor gibiydik. Ancak bu tempo futbolu bizim ülkeye oldukça uzak; ağır gelen bir futbol. İki takım da bu viteste 90 dakika oynasalar bayılan futbolcular olur. Haliyle 15 dakikalık bu futbolun ardından soğukkanlı olan takım oyunun temposunu düşürüp kontrolü ele alacaktı. Bu takım da Fenerbahçe oldu. Tecrübeliler ve kaliteliler. Topa sahip olup vitesi düşürdüler, kendi futbollarını oynamaya çalıştılar. Ama yine de bu geçiş süreci hızlı olmadı. Orta üçlüyle hücum üçlüsü arasında pas köprüsü kolay kurulamadı. Mehmet Topal üçüncü bir stoper gibi oynuyor zaten, hücuma hiç çıkmıyor. Meireles de oyuna katılmakta gecikti. Maçın en iyilerinden Cristian ileriyi zorluyordu. Özellikle Emenike'yi hedefledi sürekli. Ama geçmiş maçlarda gördüğümüz o Sow - Kuyt - Emenike'nin geriden sürekli desteklendiği akışkan futbolu pek göremedik. Bu aşamaya yükselmek gecikti. Kayseri orta sahada kalabalıktı, merkezi iyi kapatıyordu, Fenerbahçe de bunu Gökhan Gönül'ün sağdan bindirmeleri ve Sow'un orta sahaya gelip pas alışverişine girmesiyle kırmaya çalıştı. İlk yarının sonuna doğru da artık kontrolü tamamen eline aldı. Yine de ceza sahası içine çok fazla giremediler, sürekli uzaktan şut denediler. Cristian ve Meireles önderliğinde.

İkinci yarıya girildiğinde Prosinecki Sefa'yı çıkarıp Monche'yi sağa çekti. Sefa'nın yerine giren Alper sol beke geçerken Ömer Bayram da sol öne yerleşti. Daha çok hücum yapmak istediler. Ama bu değişikliklerin ne kadar başarılı olduğu tartışılır. İkinci yarının hemen başında Cristian'ın penaltı golü geldi. Soldan gelişen bir ataktı. Sow'un attığı gol de yine soldan Kuyt'ın geliştirdiği bir ataktı. Bobo'nun beraberliği getiren golünden hemen 2 dakika sonra Fenerbahçe'nin Sow'la tekrar öne geçmesiyle maç fiilen bitti. Kayserispor sahadan silindi. Fenerbahçe de rahatladı. Halı saha maçına döndü maç. Teknik, taktik vs. yoktu artık. Ve halı saha maçında atılan goller gibi inanılmaz güzellikte goller izledik. Sow, Emenike, Caner müthiş goller attılar.

Maçta eleştirilecek iki önemli noktadan ikisi de teknik direktörle alakalı. Bobo bütün maç dökülüyorken, Fenerbahçe kendini rahatlatan skoru çok erken bulmuşken, Kayseri de hücuma hiç çıkamıyorken yedekteki Nobre neden dakika 80'de oyuna girdi? Daha erken girip en azından maçın halı saha maçına dönmesini engelleyebilirdi. Bir eleştiri de Ersun Yanal'a. 3-1'lik skor 63'te geldikten hemen sonra Salih'i oyuna sokmalıydı. Ancak bekledi. 4'üncü gol 70'te geldi, bekledi. 5. gol 76'da geldi, yine bekledi. Ve 86'da oyuna soktu. Salih altyapıdan dün çıkmış, heyecanlı bir genç değil. Oynadığı futbolla bu ligin en özel gençlerinden biri olduğunu defalarca gösterdi, artık ona daha çok süre verilmeli. Tam kendini geliştirip üst düzey maçlar için hazır hale gelecek döneminde. Ancak Ersun Yanal onu neredeyse hiç düşünmüyor. Ligin ikinci yarısında maçlar daha da sertleşeceği için Ersun Hoca'nın Salih'e ilk yarıda verdiği süreden daha fazla süre vereceğini sanmıyorum. Bu yüzden devre arasında sürekli oyanayacağı bir takıma kiralanma formülü gündeme gelebilir. Hem kendi gelişimi için bu şart, hem de futbolseverler bu kadar yetenekli bir futbolcunun yeteneğinden mahrum kalmamalı diye düşünüyorum.

Sonuç olarak, Fenerbahçe de bu maçla birlikte devreyi 8 puan önde, şaaşalı bir galibiyetle bitirerek Karabük'te çizilen karizmasını tekrar yükseltti, bu ligin en büyük favorisi olduğunu tekrar gösterdi.

13 Kasım 2013 Çarşamba

Galatasaray'da Vaziyet


Galatasaray'da sural durulmuyor. Fatih Terim - Ünal Aysal birlikteliğiyle 2 yl üst üste şampiyon olmalarının ardından "mesajlaşma" kriziyle Fatih Terim gönderildi. Zaten lige iyi bir başlangıç yapamamışlardı. Ardından göreve gelen Mancini takımı tanıma aşamasındayken, birçok puan kayıplara meydana geldi. En son Fenerbahçe derbisinde oynanan silik futbol ve alınan mağlubiyetle birlikte sportif direktör arayışları başladı. Mancini'ye ülkeyi ve takımı tanıma aşamasında yardım edecek bir Türk aklına ihtiyaç olduğunu düşündüler. Gelinen süreçte nasıl bir takım ortaya çıkacak, hep birlikte göreceğiz.

Fatih Terim'in ilk sezonunda çok iyi bir Galatasaray takımı vardı. Tempo çok yüksek olmasa da topa sürekli sahip oluyorlardı ve her maçı "biz bu maçı kaybetmeyiz" özgüveniyle oynuyorlardı. Fenerbahçe şike süreciyle boğuşurken ve Beşiktaş da "Feda" dönemindeyken rakipsiz kalmanın avantajıyla da ligi şampiyon olarak bitirdiler, Şampiyonlar Ligi'nde de çeyrek final oynadılar. Bu süreçte takımın en önemli isimleri orta saha göbeğindeki Selçuk - Melo ikilisiydi.

 İkinci sezonunda Fenerbahçe ile arasında 10 puan fark yaratarak tekrar şampiyon yaptı takımını Fatih Terim. Fenerbahçe şike ve Aykut Kocaman - Alex tartışmalarıyla çalkalanırken Galatasaray'ın yeni bir 4 sene üst üste şampiyon olma ihtimalinden bahsedilmeye başlandı. Ardından bu sezona başladığımızda Fatih Terim'in Türkiye Milli Takımı'ndan teklif almasıyla birlikte her şey değişmeye başladı. Yoğunluğunu iki tarafa yayamayan Fatih Hoca konsantrasyon bozukluğu mu yaşadı veya Galatasaray takım olarak doyum noktasına mı ulaştı bilinmez, ligdeki kötü başlangıç ve Şampiyonlar Ligi gruplarında Real Madrid'den 6 gol yeniş, sonun başlangıcı oldu. Ünal Aysal'ın temsili bir mesaj krizi konusunu gündeme getirişi ve Fatih Terim'in de bunu cevapsız bırakmamasıyla birlikte yapılan bir toplantının ardından hocayla yollar ayrıldı.

Yerine ilk önce Hagi'ye teklif getirildi, Hagi teklifi kabul etmeyince de Mancini'ye gidildi ve nihayet Galatasaray'ın yeni teknik direktörü Roberto Mancini oldu. Mancini'nin kariyer bakımından tartışmaya açık noktası pek yok. Galatasaray için de iyi bir seçim. Ama teklifin ilk önce Hagi'ye götürülmesi günü kurtarma adına yapılmış plansız programsız bir hoca arayışı gibime geliyor. Mancini ise sadece bol parayı kabul etmiş bir Avrupalı teknik direktör. Galatasaray'ın lig ortasında yapılan bu hoca değişikliğini nasıl atlatacağı konuşulurken Fatih Terim'den sonra oynanan 6 maçta 3 galibiyet 2 mağlubiyet 1 beraberlik var. Fatih Hoca'nın istatistikleriyle aşağı yukarı aynı. Bu mağlubiyetlerden biri de Fenerbahçe'ye karşı. Skorlar önemli değil, her takımın inişli çıkışlı dönemleri olabilir ama görünen köy de pek kılavuz istemiyor. Fenerbahçe'yle aradaki 9 puanlık farkın kapanması "bu" Galatasaray için zor. Moraller bozuk, yeni bir hoca, yeni bir dönem. Üstelik Ersun Yanal'la tarihinin en iyi başlangıçlarından birini yapan Fenerbahçe var ortada.

 Belki de Galatasaray'ın bu sezonki en büyük kazancı Şampiyonlar Ligi'nden alacakları para olacak. Fenerbahçe'nin Avrupa'da cezası var. Bu sezon şampiyon olsalar bile Avrupa'ya gidemiyorlar. Elde edecekleri geliri de Galatasaray alacak. Büyük bir meblağdan bahsediyoruz. O yüzden bu sezon Galatasaray için 2.'lik belki de hiç olmadığı kadar ilgi çekici.

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Süper Kupa Bayern'in!



Mourinho'nun takımları bilindiği üzere genelde kendilerinden daha iyi olan takımlara karşı haddini bilerek topa sahip olmaya çalışmaz, rakiplerini savunurlar. Dün de böyle oldu. Guardiola'nın yönetimindeki Bayern Münih, topa maçın başından itibaren sürekli sahip oldu, Chelsea'li 11 oyuncu ise topun arkasına geçerek sürekli kontratak şansı yakalamaya çalıştılar. Mourinho'nun takımları için topa sahip olma oranları önemli bir detay değil, onlar zaten meşin yuvarlağı rakiplerine bilinçli olarak verip kısa yoldan gole gitme amacı içinde oluyorlar. Süper Kupa finalinde de Andre Schürrle, Fernando Torres gibi isimlerin zaman zaman defansif orta saha olarak görev yaptıklarına şahit olduk. Takım olarak ceza sahası civarına kümelendiler, Bayern Münih ataklarını savuşturdular. Hem topu ayağına alan Bayern'li futbolcuları rahatsız ettiler, hem de onların pas atabileceği kanalları kapatarak oyunu mümkün olduğunca kendi kalelerinden uzakta tutmaya çalıştılar. 


Mourinho'nun bu planı ilk aşamada tuttu. Robben sahadan silindi. Bayern'in ortadaki üçlüsü (Lahm - Müller - Kroos) tek bir pozisyon haricinde ceza sahasına giremedi. Koca ilk 45 dakika boyunca Ribery'nin şutları haricinde Chelsea kalesinde tehlike yaratamadılar. Torres'in erken gelen golü sayesinde de Chelsea maç taktiğini daha tutucu hale getirip tamamen rakiplerini savunmaya çalıştı ve devre arasına 1-0'lık üstünlükle girdi.


İkinci yarının hemen başında gelen Ribery golü, bir başarı hikayesi. İlk 45 dakikadaki tüm Bayern ataklarında Ribery şutları vardı, nihayet bunun meyvesini 47'de attığı golle aldı. Durum 1-1 olduktan sonra Mourinho planda değişikliğe gitmeliydi. Ancak aynı oyun anlayışı devam etti, skor üretmek için pek de istekli değil gibilerdi. Bayern Münih de düşük yoğunlukla Chelsea kalesine yüklenmeye çalıştı, ancak bundan bir sonuç alamadılar ve maç uzatmaya gitti.


Uzatmalara gidilmeden önce Ramires'in gördüğü kırmızı kart Chelsea'yi büyük sıkıntıya sokacak gibi gözüküyordu ama ilk 15 dakikanın hemen başında golü attılar. Ardından Bayern Münih Chelsea kalesine akın akın gelmeye başladı. Birçok pozisyona girdiler, Cech kalesinde müthiş işler başardı ve maçı penaltılara taşıdı. Penaltılarda da Lukaku inanılmaz bir vuruş yaparak kupanın Bayern'e gitmesine sebep oldu.


Her şeyiyle, son zamanların en güzel maçlarından biriydi. Guardiola da Mourinho'ya karşı 12 maçta 6. kez kazanmış oldu.

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Alves'den Önce Alves'den Sonra | Galatasaray 1 - 0 Fenerbahçe


Kayseri Kadir Has stadyumunda oynanan Süper Kupa finali belki de bir sezon öncesi maçı olması sebebiyle temposu düşük, genel olarak takım oyunundan uzak bir görüntü içerisinde cereyan etti, kazanan takım Galatasaray oldu. 

Maçın hemen hemen hiçbir diliminde tempolu futbol izleyemedik. Sezon başındayız ve her iki takımda da eksiklikler var. Özellikle Fenerbahçe hem sakatlıklar hem de formsuzluklar yüzünden potansiyelinin epey altında şu anda. 

İki takım da maçın ilk yarım saatlik kısmında dengeli, risksiz, birbirini tartar biçimde oynadılar. Ersun Yanal selefi Aykut Kocaman'ın hücumdaki mirasını kullanmıştı şu ana kadarki maçlarda. Hareketli Sow - Webo - Kuyt üçlüsüyle çok fazla pas yapmaya gerek kalmadan gol bulunabiliyor. Galatasaray karşısında da sürpriz yapmadı, eksikler dışında ideal bir kadroyla ve 4-3-3 dizilişiyle sahaya çıkardı takımı.

Orta sahada Mehmet Topal - Emre - Baroni üçlüsü ideal bir üçlü değil. Mehmet Topal net bir defansif orta saha, ileriyle bağlantısı neredeyse hiç yok. Emre son birkaç sezonda tamamen temposu düşük, tecrübesiyle oynayan, vasata doğru giden bir oyuncu görüntüsünde. Haliyle yalnızca Baroni'nin gününde olmasına dua eden bir Fenerbahçe bütün sezon boyunca bunun sıkıntısını çekti, çekecek. Meireles Baroni'den bir adım daha ötede bir futbolcu ama onun da sağı solu belli olmuyor, bir türlü istikrarı tutturamadı. Ersun Yanal ortadaki üçlüyü ne denli ilerideki üçlüyle yakın oynatırsa Fenerbahçe o kadar çok pozisyona girer.

Maça gelecek olursak, maçın başından itibaren uzun bir süre boyunca iki takım da birbirini kitledi, Fenerbahçe Selçuk ve Drogba'ya, Galatasaray da özellikle Sow'a önlem almıştı. Orta sahada yavaş paslar eşliğinde geçen bir yarım saat izledik. Sneijder'in biraz çabası, Melo'nun şutu haricinde pek de atak yoktu. Bruno Alves tüm takımdan ayrı bir oyuncuymuşcasına oyundan atılana dek üst düzey bir performans sergiledi, Drogba'ya nefes aldırmadı, defansın kalitesini epey yukarıya çekti. Hamit ve Selçuk'un etkisiz oyunları da buna eklenince, Sneijder ve Amrabat'ın iyi niyetli ama tehlike içermeyen oyunlarının Fenerbahçe'nin güzel takım savunması tarafından bertaraf edilmesini izledik ilk 45 dakikanın büyük bir bölümünde.

Fenerbahçe takım savunmasında başarılıydı fakat hücumda kısır bir görüntü sergiledi. Bunun da nedeni iki önceki paragrafta bahsedilen konulardan ötürü. Üçüncü bir stoper gibi oynayan Mehmet Topal, oyun kurulumuna çok az yardım eden formsuz Emre ve tek başına hücuma yetmeyen Baroni sayesinde Fenerbahçe orta sahası ilerideki Sow - Webo - Kuyt üçlüsüyle çok az pas alışverişine girdi. Hasan Ali ve Mehmet Topuz kanatları da pek çalışmayınca sadece savunan, golü de belki atar görüntüsünde bir takım çıktı ortaya. 

Ardından ilk 45 dakikanın son 10 dakikasında Galatasaray baskısını izledik. Topa da sahip oldular, birkaç pozisyona da girdiler ancak tüm maç boyunca olduğu gibi Mert bu pozisyonlarda oldukça başarılıydı.

Devre arasından sonra Galatasaray bu baskısına biraz daha düşük ayarda devam etti ama Fenerbahçe iyi direniyordu. Ve Bruno Alves ikinci sarıdan atıldı. İlk sarı kartı çok gereksizdi, onun varlığı Fenerbahçe için çok değerliydi, belki de maç bile kazanılabilirdi. Ancak 10 kişi kalan Fenerbahçe bunun dezavantajını kısa vadede pek yaşamadı, yine dengede gidiyordu maç ama daha sonra yavaş yavaş fiziksel eksiklikler ortaya çıkmaya, Drogba boş alan bulmaya başladı. Fenerbahçe yoruldu. Maç uzatmaya götürülse de daha fazla dayanamadı takım. Drogba golü attı. Ve maçı sarı kırmızılı takım kazandı.

Genel olarak iki takımın da görüntüsü çok iyi değildi. Ama İlk 60 dakikadaki Fenerbahçe'nin takım savunması ilerisi için umut verdi. Bruno Alves kalitesini gösterdi. Tandem Yobo ile mi Egemen ile mi tamamlanacak, bu Ersun Yanal için çetrefilli bir konu. Kaleci Mert'in güzel oyunu da Fenerbahçe adına belki en sevindirici detaydı. Keza oyuna girdikten sonra ileriye doğru oynayan Alper de umutları arttırdı. Galatasaray cephesinde ise Semih alkışı hak etti. Sert, akıllı bir stoper. Daha da iyi olacaktır. Hamit'in performansı düşündürücü. Bu Galatasaray kalitesi için tempo olarak aşağıda kalıyor.

7 Temmuz 2013 Pazar

Ersun Yanal



Daha garantici bir isim olabilirdi, gerçi her seçimde bir risk vardır ama bu sene şampiyon yapma ihtimali en yüksek isim getirilmeliydi. Yine de Daum ve Denizli dışında kalan hocalar arasında eğer Mourinho'yu falan getiremiyorsanız en mantıklı seçim gibi gözüküyor. Aziz Yıldırım'ın başkanlığı süresince yapmış olduğu hoca seçimlerine baktığımızda birbirinden bambaşka hoca profilleri görüyoruz; Aragones, Zico, Daum, Aykut Kocaman, Ersun Yanal. Bambaşka isimler. Bir fikir çerçevesi, plan yok, o an en uygun kimse o getiriliyor. Bu durum iyi bir durum değil ama anormal bir durum da değil. Doğru seçimler yapan kaç tane kulüp var ki? 


Ersun Yanal hücumu seven; baskı, tempo gibi kelimeleri sahaya yansıtma konusunda başarılı bir hoca. Bu sene Avrupa'nın olmadığını da varsayarsak, bu fikirlerini daha net bir şekilde uygulayacaktır diye düşünüyorum. Fatih Terim karşısında ezik bir isim gibi gözükse de ben bunun çok fazla etkili olacağını sanmıyorum. Her şey sahaya bakar, yıl olmuş 2013.

Teknik taktikten önce takımın ruh sağlığının düzelmesi lazım. Aziz Yıldırım varken çok zor gerçi. Şike mevzusu halen devam ediyor. Yargıtay ayağı var, UEFA'da Tahkim ve CAS süreci olacak. Yetmeyecek AİHM süreci olacak. Yani ne kadar artık uzaklaşılması gerekse de, Fenerbahçe futbol takımı tam bu süreçlerin içerisinde olacak. O yüzden umarım mümkün olduğunca futbolun saha içine yöneliriz sezon boyu.

Onun dışında takımdaki fazlalıklar atılıp eksiklikler giderilirse Ersun Yanal bu işi götürür gibi. Yabancı sınırıyla birlikte işler biraz daha karıştı. Krasic, Stoch gibi isimler gönderilmek isteniyor. Neler olur bilemiyorum, hangi transferleri istersek isteyelim bu yönetimin ne yapacağı belli olmaz. O yüzden sezon başlasın, transferler bitsin daha net bir plan proje çizebiliriz.

Fenerbahçe'ye başarılar diliyorum.

David Beckham

Pele, 1966

West Ham


Lampard, Joe, Terry

Messi vs. Real

Chelsea, 1955

23 Haziran 2013 Pazar

Yeter!

Artık bıktık. Her gün gazetelerde Fenerbahçe'yle alakalı şu oldu şu olacak haberleri yazılmaya başladı tekrardan. Aklıma o kara 2011 yazı geldi. Mehmet Baransular, Ermanlar, savcılar, polisler, medya; ne rezil günlerdi öyle... Hayattan bezmiştim. Tekrarlanmasını asla istemiyorum. Küme düşelim, şu olaylar kapansın bitsin. Süründürmeyin, öldürün, böylesi daha iyi olur. 

8 Haziran 2013 Cumartesi

Daummmmm!!!!


Galatasaray sazı eline bu kadar almışken yabancı hoca ya da yerli genç hoca deneyine girmeye gerek yok. 4. yıldızı ne kadar geç taktırırsan o kadar iyi. Üstelik 3 yıl üst üste zevkini de yaşatmamak lazım. Bu sene Avrupa, kupa falan 3. plana atılmalı. Kesinlikle lig şampiyonluğu gelmeli. Laudrup ismi geçiyor, intihar olur. Ersun Yanal bir gün mutlaka olmalı ama bu sene değil. Risk boyutu yüksek. Mustafa Denizli gayet mantıklı olur. Ama Daum gelse ne iyi olur! 1 Daum, 2 Mustafa Denizli diyorum ben. Bu iki ismin dışındakilere girmeye hiç gerek yok. Gerçi Daum'un prensi Alex artık yok, onun Daum'un kellesini kaç kez kurtardığını biliyoruz ama şu kadro Güiza'lı kadrodan daha iyi. Hadi bakalım.

26 Mayıs 2013 Pazar

Borussia Dortmund 1 - 2 Bayern Münih




Bayern Münih kupaları tek tek almaya devam ediyor. Ligdeki en büyük rakipleri olan Dortmund'ı Şampiyonlar Ligi finalinde yendiler, bu arenada 5. kez şampiyon oldular. Hemen maça geçecek olursak...

Dortmund maçın başından itibaren uzun bir süre daha iyi oynayan taraftı. Geride iyi yer tuttular, Bayern'i orta sahada karşıladılar ve onları uzun toplara, kontrataklara mahkum ettiler. Bayern'in bütün pas yollarını tıkadılar  ve uzun bir süre pasla çıkmalarına izin vermediler, ilk kornerini de 26. dakikada kullanabildi Bayern. Bununla birlikte Dortmund üst üste pozisyonlara girdi, hem set hücumlarında hem de kontrataklarda çok hızlı hareket ettiler, İlkay takıma yön veriyordu ve  Neuer'i epey zor durumlara düşürdüler ama kalesinde başarılıydı genç kaleci.

Ardından 26. dakikada Mandzukic takımının ilk ciddi pozisyonunu bir duran toptan bulurken Weidenfeller çok iyi çıkardı, yine 30'da Robben karşı karşıya pozisyonda kaçırdı. Ardından yavaş yavaş Bayern Münih sazı eline almaya başladı. Artık pas yapmaya başladılar ve Robben, Ribery, Müller üçlüsüyle tehlike yarattılar, 2-3 pozisyona girdiler. Bu pozisyonlarda genelde Robben - Weidenfeller ikilisinin rekabetini izledik, Robben kaçırırken Weidenfeller kalesinde devleşiyordu. Dortmund defansında belirgin bir yumuşaklık meydana çıktı, maçın başındaki sertliklerinden eser yoktu. Scweinsteiger biraz daha maçın içinde olabilse Bayern golü ilk yarıda bulabilirdi. İlk 45 dakika bu şekilde bitti.

İkinci yarıya girdiğimizde iki takımdan da bir değişiklik göremedik ve yaklaşık 15 dakika boyunca pozisyonsuz, dengede giden bir maçtı. Orta saha mücadelesi şeklinde maç ilerlerken Ribery - Robben ikilisinin müthiş işbirliğiyle Mandzukic golü geldi. Bayern 1-0 öne geçti. Ardından Dante'nin kontrolsüz hareketi Dortmund'a penaltı kazandırdı ve durum eşitlendi. 71'de inanılmaz bir pozisyon oldu. Müller kaleciyi geçtikten sonra Robben'e pasını aktardı, kale boştu ama Robben geç kalınca Subotic çizgiden çıkardı. 

Scweinsteiger yavaş yavaş oyuna dahil olmaya başladı, bununla birlikte Bayern Münih oyunda net bir şekilde üstünlüğü ele aldı. Dortmund pozisyona girmekte zorlandı ve topa da sahip olan taraf hep Münih'ti. Durum 1-1 giderken maçın uzayacağı düşünülüyordu ama Robben nihayet Weindenfeller'e üstünlük sağladı ve golü attı. Maç boyunca hak etmişti. Dortmund savunması ilk 25 dakikanın ardından yumuşamıştı ve göbekte aksıyorlardı, en sonunda golü önleyemediler. Ve Bayern Münih hak etttiği bir galibiyet aldı. 

Jupp Heynckes de 1987'de Real Madrid'i Şampiyonlar Ligi şampiyonu yaptıktan sonra 68 yaşında ikinci kez bu başarıyı sağladı. Ona da tebriklerin en büyüğü gitsin. 

Bir Balayı Hikayesi

Eşim bilgisayar mühendisi bense öğretmenim, atama problemleri olduğu için düğün ve nikahı alelacele yapmak zorunda kaldık. Sonrasında ise izin ve vakit bulup bulmamamız tamamen şansa dayalıydı. Yıllardır hayalini kurduğum düğünü yaptıktan sonra hep özendiğim balayı için neyseki 4 günlük bir kaçamak bulduk. Öncesinde hiçbir hazırlık yapmamıştık. Tüm balayını organize etmek için tam 2 gün sürem vardı, eğer ayarlayamazsam uzun bir süre bayalayı tatiline çıkma şansımız olamayacaktı. En kolay yol olarak İzmir'de ofisi bulunan tatil merkezine gittim, yurtdışına çıkmak istediğimi söyledim bana verilen neredeyse ikinci el bir araba alabileceğim uçuk fiyatlardan sonra kendi balayı tatilimi kendim organize etmeye karar verdim. 

İnternet başında keşfettiğim bir siteyi sizlerle paylaşacağım: *Geziko*. Tüm ülkeler ve çok fazla otel bünyesinde var, yabancı dili zayıf olan bir Türkçe öğretmeni olarak tüm kullanım panellerinin türkçe olması beni ilk başta cezbetti. Ardından balayı tatili yapmak istediğim ülkenin otellerini karşılaştırma, inceleme ve hemen satın alma özelliğine bayıldım. Gitmek istediğim oteli bulduktan sonra sıra uçak biletine geldi, en güzel olanı ise tüm uçuş havayollarının fiyat bilgileri ve zamanları ile birlikte bana sunulması idi. Teker teker şirket sitelerine girip uçak bileti aramaktansa hepsini tek bir yerde bulabilmek o kısıtlı zamanda benim için çok önemliydi. 

Aklıma takılan sorular vardı müşteri hizmetleri ile görüşürüp onlarıda hallettikten sonra evden 4 günlük balayı tatili planım hazırlanmıştı. Uçak biletlerim, balayı otelim, dönüş biletlerim.*Geziko*' ya geçirdiğim güzel balayı tatili için teşekkür ediyorum. Artık tatile çıkacağım zamanlarda bana tüm tatil seçeneklerini sunacak, tüm tatil alışverişini tek bir yerden yapabileceğim bir site var.

Not: tanıtım yazısıdır.

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Alper Potuk Fenerbahçe'de




Alper Potuk'un Fenerbahçe'ye transferi ülke içi futbolda uzun dönemde birçok dengeyi değiştirecek bir hamle oldu. Eğer Galatasaray'a gitseydi var olan yerli oyuncu havuzlarını bir kaliteli yerliyle daha güçlendirip Fenerbahçe'ye karşı üstünlüklerini arttıracaklardı. Selçuk İnan'ın Galatasaray'a transferinin bütün takımı nasıl etkilediğini gördük; pasları, oyun görüşü ve sakinliğiyle keşke 3-4 yıl önce gelseydi dedirtti Galatasaraylılara. Ülke futbolunun yerli oyuncularının arasında en yeteneklilerinden biri olan Alper'in Galatasaray'a transfer olması durumunda Fenerbahçe bunun epey sıkıntısını çekerdi. Sadece bu anlamda bile olumlu bir transfer diyebiliriz.

Geçen sezon başında gelecekti aslında, fakat kendisi mi yoksa Eskişehir cephesi mi geri çekildi bilemiyoruz, bu iş olmadı. Ardından geçtiğimiz haftalarda Galatasaray'a transferi konuşulduğunda Fenerbahçe taraftarları tarafından yuhalandı. Bu psikolojik durumu umarım en kısa sürede atlatır.

Fenerbahçe yıllardır orta saha merkezinde sıkıntılar yaşıyor. İyi bir defansif orta saha bulduğunda Alex'e yardım edecek ikinci bir merkez elemanı bulamadı, onu bulduğunda önliberosu eksikti. Hücumcu orta saha kontenjanını Alex'le zaten yıllardır tamamladı fakat yanına bir adam daha koyamadı. Emre 1-2 sezon takıma epey katkı yaptı ama bu da uzun süreli olmadı. Alex, yanına iyi paslaşacağı bir orta saha bulsaydı çok daha iyi olurdu. Şimdi Alex gitti, Mehmet Topal, Meireles, tekrar Emre ve nihayet Alper Potuk geldi.

Alex'in gidişinden sonra Aykut Kocaman orta sahada tam bir karara varamadı. Bazen üç defansif orta sahayla oynadı. Bazen 1 defansif - 2 merkez elemanıyla oynadı. Ama net bir hücumcu orta saha olmadığı için genelde kendi aralarında paslaşan 4-3-3 takımı çıktı ortaya.

Alper'e hücumcu orta saha diyebilir miyiz bilemiyorum, "hücumu iyi bir orta saha" desek daha doğru olur. Zira    hiçbir zaman gol - asist sayısında yüksek sayılara ulaşamadı. O daha çok asist öncesi paslarla uğraşıyor, defansif orta sahadan aldığı pasları ileriye taşıyor. Oyunu kanatlara açıyor, alternatifler üretiyor. Bu anlamda örnek aldığı Emre ile benzerliği var. Tıpkı Beşiktaşlı Fernandes gibi topu alıp 20-30 metre sürüklemeyi seven bir yapısı var. Hantal görünümüne rağmen ayakları hızlı. Bu hızını beynine de taşıyabiliyor, kritik paslar atabiliyor. Tek sıkıntısı fiziken yeterince kuvvetli değil. Fernandes, Emre gibi topa basıp alma özelliği pek yok.

Ama yaş olarak gayet uygun, yerli piyasasında pek benzeri yok ve geleceği parlak. En önemlisi Fenerbahçe'nin ihtiyacına yönelik. Sadece pasaportunda Türk yazması sebebiyle verilen paraya değer. Saçma sapan isimlere milyonlar bayılıyor Fenerbahçe, bir kere de Alper'e bayılsın.

Benim beklentim yüksek. Aykut Kocaman onu tuhaf tuhaf pozisyonlarda oynatmazsa, Alper de kendini geliştirirse bu takıma iyi bir şekilde monte olup uzun süre katkı verecektir. Belki daha hücumcusu alınabilirdi ama Galatasaray'a da kaptırılmamalıydı. Şimdi Meireles'i gönderip Emre'nin yabancı bir benzerini bulmak lazım. O zaman bu orta saha oldukça güçlenir.

19 Mayıs 2013 Pazar

Yeni Lig


Galatasaray haldır huldur iki sezondur geliyor. Belki puan olarak çok iyi seviyelere gelmediler ama oyun olarak gerçekten iyiler. Gelecek sezon daha da iyi olacaklardır. Para, huzur, iyi bir teknik direktör, iyi bir başkan var, kadro sağlam. Eğer Fenerbahçe üzerindeki kötülükleri atıp silkelenmezse yeni bir 4 sene üst üste şampiyonluk görmesi içten bile değil. Aykut Kocaman büyük bir ihtimalle sezon sonu görevden ayrılacak. Her şeye rağmen Türkiye Kupası finali, Avrupa'da yarı final ve lig ikinciliği... Tabloya bakarsak uğraşılmış, çaba gösterilmiş diyebiliriz. Çok daha iyi olabilirdi. Ama üzerindeki hem mental hem fiziksel yorgunluğu bir türlü atamadı takım. Başkan gitmediği sürece de atması zor, çetrefilli olacak. Çünkü bu takıma bu takımı tutmayanların hiçbir desteği, sempatisi yok; yarısından çoğu düşman. Rakip takımların en sevmediği takım Fenerbahçe. TFF'den en çok ceza alan takım Fenerbahçe. Medyanın en çok üzerine gittiği takım Fenerbahçe. Haliyle bu takım silkelenecekse yine kendi kendine yapacak bu işi. Aykut Kocaman gitmezse ne olur bilemiyorum. Artık başarıyla uygulanan defansif oyunun üzerine sağlam hücum planları kurmak zorunda. Yoksa ezberlenmiş bir takım olacak Fenerbahçe, maçlarda kilit açması çok zor olacak. Aykut Kocaman gitse de kalsa da bunun sağlanması lazım. Defansa Yobo yerine daha net bir yabancı stoper alınabilir. Krasic'e bir sezon daha şans verilmeli. Stoch gitsin, Selçuk gitsin, iyi bir sol kanat oyuncusu alınsın. İşlem tamam olur bu halde. 

Önümüzdeki sezon şampiyonluktan başka çare yok. Artık sevinmenin vakti geldi. Bol şans...

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Yorgun İkinci

Galatasaray 19. kez şampiyon. Paralı ve hocaya karışmayan bir başkanla birlikte Fatih Terim liderliğinde üst üste ikinci kez şampiyon oldular. ŞL'deki çeyrek final de cabası. Şüphesiz son iki sezondur mükemmel bir çıkış yakaladılar. İyi bir kadroları var ve daha da iyileşeceğe benziyor. Bir üst üste 4 sene şampiyonluk daha neden olmasın? 

Fenerbahçe ise  üç kulvarda mücadele etmenin cezasını çekti. Sakatlıklar, cezalılar belini büktü. Avrupa'da yarı final çok net bir başarı. Gönül isterdi ki ligde de şampiyon olalım ama olmadı. Türkiye Kupası'nı da kazanırsak benim için fena bir sezon olmayacak. Seneye iyi bir kadro düzenlemesiyle her kulvarda daha sert bir takım ortaya çıkabilir. Yeter ki takım her şeyiyle futbola konsantre olsun.

Haftaya Galatasaray'a karşı sağlam bir galibiyet alırsak da süper olur, benim için yeterli.

3 Mayıs 2013 Cuma

Teşekkürler



Fenerbahçe'yi sezon başından beri ayakta tutan en büyük özelliği sağlam defans ve duran toplardaki başarısı. Tüm takım halinde geride iyi yer tutuluyor, mükemmel bir kompaktlık içerisinde sağlam bir takım savunması nasıl olur, dersini veriyordu. Defansta bireysel hatalar olmadığı ve duran toplardan en az bir gol çıkarıldığı sürece de bütün maçın hakimi olarak maç tamamlanıyordu. Belki çoğu zaman güzel futbol oynanmıyordu ama üç kulvarda mücadele eden bir İtalyan takımı çıkmıştı ortaya. Rakipler bireysel sağlam futbolcularıyla Fenerbahçe defansını bozunca arada defolar gözüküyordu tabii. Lige havlu atılan Gençlerbirliği maçı bütün sezonun en kötü Fenerbahçe performansıydı belki de. İyi bir takım savunması yapılamamış, duran toplar değerlendirilememiş ve sahadan 2-0 yenik ayrılınmıştı. İşin özeti, Fenerbahçe'nin hücumdaki en büyük silahı duran toplardı sezon boyu. Bunlardan bir gol çıkaramayınca sıkışıp kalıyordu takım.Benfica 1-0 mağlup edildiğinde çok farklı bir takım görmüştük ama zaten herkes de bütün sezonki Fenerbahçe'nin bu olmadığının, takımın bambaşka bir kimliğe büründüğünün farkındaydı.

Deplasmandaki Benfica maçı da bir nevi Gençlerbirliği maçının özetiydi. Sıfır organizasyon, sıfır takım savunması. Atılan tek gol de zaten Gençlerbirliği maçıyla aradaki tek fark. Penaltıdan bir gol atıldı. Onun dışında organize ya da yarı-organize herhangi bir atağı yoktu takımın. Sezon boyunca görmeye hiç mi hiç alışık olmadığımız derecede dağınık bir defans vardı. Tüm Avrupa maçları ve ilk Benfica maçı da dahil olmak üzere topa sahip olan, pozitif futbol oynayan takım da yerinde yoktu. Haliyle mağlubiyet sürpriz olmadı.

Tüm bunlara rağmen her şey daha iyi olabilirdi. Yenilen iki gol taçtan. Ortada çok net bir konsantrasyonsuzluk, organizasyonsuzluk vardı. Volkan'ın ikinci goldeki hamlesizliği de sorgulanmalı. Yediği gollerin yarısını kendine aşırı güveninden dolayı yiyor.

Son söz olarak; şike, hapis, Alex'in gidişi, Aykut Kocaman'ın istifası falan derken 2-3 yıldır takımdaki huzursuzluğa rağmen UEFA Avrupa Ligi'nda yarı final oynamak bir başarıdır. Ayrıca toplanabilecek en yüksek puan toplanılıp, hemen hemen her maç rakiplere üstünlük kurularak geçildi. Mönşıngladbah maçının formalite haline gelip Recep Niyaz'ın falan sahaya çıkması inanılmaz mutluluk verici detaylar. Her şey için teşekkürler. Seneye her şey daha güzel olacak.

Gökhan Gönül'e de büyük geçmiş olsun.

Şota 2017 yılına kadar Kasımpaşa'da!

Kasımpaşa, Shota Arveladze ile 2017 yılına kadar sözleşme yenilediğini duyurdu. Kayserisporda Bir Türlü İsteneni Veremeyen Tabiri Caizse Acemiliğini Atana Şota Kasımpaşada Başarıyı Yakalamış ve 2017 ye kadar sözleşme uzatmıştır hayırlısı olsun ne diyelim Kulüpten yapılan açıklama şu şekilde; "Geçtiğimiz sezon Teknik Direktörümüz Shota Arveladze ile 1,5 yıl + 3 yıl opsiyon olmak üzere 4,5 yıllık anlaşma imzalanmıştı. Arveladze ile yapılan görüşmelerin ardından kendisiyle 3 yıllık sözleşme imzalanmıştır. Kamuoyunun bilgisine sunarız."

22 Nisan 2013 Pazartesi

SÜPER LİG

Bir çok insanın heyecan duyduğu ve stres amacı ile de iddaa oyunlarının oynandığı maçlar vardır.Süper lig maçları her defasın da kıyasıya çekişme ile sürerken . 
Bir çok Büyük takım bu sene zorluklar için de maçlarını tamamlayabildi. Örnek verecek olursak Galatasaray geçen sezon maçların da büyük şansızlıkları üzerinden atamadı. Takım son olarak Fenerbahçe’yi kendi sahasın da devirerek şansızlığını kırmayı başardı. Ayrıca bu hafta Sivasa konuk olan Galatasaray izlenimlerime göre olur bu hafta kesinlikle Sivası evinde malup edip 3 Puanı almayı başaracaktır. Bu da benden Süper Lig Puan Durumu İddaa oynayanlara küçük bir tiyo olsun. Maçların daha çekişmeli geçmesi ve Şampiyonluğun son haftaya kalması ümidiyle Fenerbahçe’ nin bu hafta puan kaybetmesi ile sanırım bu dilediğım de gerçekleşmiş olacaktır. Her ne kadar Fenerbahçeli de olsam bunu istemek zorundayım.
Süper Lig in heyecan içinde geçmesi için bu kesinlikle gerekli diye düşünüyorum. İlgili konu hakkın da bizler ile yorumlarınızı paylaşabilir ve Süper Lig hakkında her bilgiyi sayfamızdan öğrene bilirsiniz.

http://www.superligpuandurumu.com/

19 Nisan 2013 Cuma

PUAN DURUMLARI

Lig de neler olup bitiyor merak ediyor musunuz ? Spor Toto , Süper Lig de olan biten her şey hakkında bilgi vermek için yapmış olduğumuz sitemiz de konular sürekli olarak güncellenmektedir. Spor Toto Süper lig'de puan durumu Spor Toto Süper lig'de haftanın maçları.Spor Toto , Super Lig maçları .Kim kazandı , kim kaybetti , ligın en son puan cetveli hepsine sitemizden ulaşabilirsiniz.
Sadece Türkiye değil Dünya’ya açılan bir pencere olarak sizlere dünya futbolundan da bilgiler sunucaz.Futbol sevgisi ve ilgisi olan insan için sadece tuttuğu takımın Lig deki durumunu bilmek yeterli gelmeyecektir.Tüm takımların Lig durumunu takip ettikleri gibi Dünya takımlarını ve Avrupa liglerini de takip etmek istıyceklerdir.Bunu düşünerekten tüm Dünya liglerini göz önüne alarak haftalık lig fikstürlerini sitemiz de güncel olarak yayınlayacağız.
Ayrıca idda oynayıp ligi takip eden arkadaşlarımız için de sitemizde yayınlamış olduğumuz puan cetvelleri bir büyük bir kolaylık olacaktır.Futbolla ilgilenen her kesime hitap eden bir sayfa arıyorsanız Puan Durumu sayfamıza hoş geldiniz...

13 Nisan 2013 Cumartesi

Fener Balı


Fenerbahçe'nin UEFA'da lider olarak çıktığı grupta Marsilya, Mönchengladbach gibi takımlar vardı ama Fenerbahçe buralara kadar balla geldi. Salih gibi bir cevher maç kazandırdı ama Lazio kim ki? Başkanı hapse düşmüş, kadrosu dağılmış, her Allah'ın günü öldü, ölecek, 3 günü kaldı diye hakkında haberler yapılan bu takım bu kadar kısa süre içerisinde bu denli toparlanıyor ama kim beğenecek ki? Lig, kupa ve Avrupa'da yoluna devam eden bu sağlam takımı hep hakemler, şanslar, direkler, FBI ve İsrail koruyor. Ligin başından beri atılan gollerin neredeyse yarısı duran toplardan atıldı ama bir kimse çıkıp da Aykut Kocaman'ı tebrik etmez bu organizasyonlar için. Ligin başından beri Volkan'ın anlık saçmalamaları hariç rakipler maç başına 1-2 ya da iki net pozisyona giriyorlar, bazen kaleyi bulan şutları olmadan sahadan ayrılıyorlar. Bu kadar kadro değişikliği yapan bir takım zaten hücumda mükemmel derecede organize olamaz, sadece ileriye yönelik oyun oynamaya çalışır; oyuncular da kaliteliyse goller gelir. Ki geliyor da. Emre, Salih, Sow, Webo, Kuyt gibi adamlar sayesinde Fenerbahçe belki nitelikli organize ataklar geliştirmese de bulduğunu atıyor. 3 kulvurda sona yaklaşan bir takım için fazlasını beklemek de zor zaten. Buna rağmen oynanan futbol daha iyi olabilir miydi? Tabii ki. Hala potansiyelin altında seyrediyor takım, ama tipik bir İtalyan takımı gibi iyi defans + duran topla tüm kupaların bir ucundan tutmuş durumda. Ayrıca Salih gibi bir adam da takıma kazandırıldı. Birazcık tebrik fazla olmaz. 

8 Şubat 2013 Cuma

İddaamaclari.com

Ülkemizde her yaştan takipçi ve oyuncu kitlesi bulunan oyunlardan bir tanesi de şüphesiz ki iddaa oyunu.
Farklı yaş gruplarından takipçi ve oyuncu kitlesine sahip olan bu oyunun en önemli noktalarından bir tanesinin de iddaa tahminleri olduğu şüphesiz. Bir maçın sonucunu önceden tahmin etmek en zor işlerden bir tanesidir. İddaa severlere bu konuda yardımcı olmak ve kazanmalarını kolaylaştırmak adına kurulan iddaamaclari.com her geçen gün artan ziyaretçi ve takipçi sayısıyla bu alanda adını duyurmaya başlamıştır. Sitede günlük iddaa bülteni,maç yorumları,canlı skorlar,iddaa kuponlarının yanı sıra futbol ve basketboldan önemli spor gelişmelerini de bulmanız mümkün. Siz de bu keyifli platforma katılıp eğlenirken aynı zamanda da kazanabilirsiniz.

5 Şubat 2013 Salı

Basketbolcu olma yolunda yapılacaklar



Burası bir futbol blogu sürekli futboldan bahsediyoruz. Lise zamanında uzun süre basketbol oynamıştım, hatta bi ara basketbol kulübünde oynayıp bırakmıştım. Futbolu daha çok sevdiğim için futbola geçmiştim. Bugün basketbolcu olan bir arkadaşım ile konuştuk. Onunla birlikte bir beyin fırtınası gerçekleştirdik. Basketbolcu olmak ne için bu yolda ne yapmak gerekir deyip konuştuk. Şimdi biraz futbol dışına çıkıp bu konuşmamızı derleyip sizinle paylaşıyorum.

Yalnızca basketbol değil hayat içerisinde bir iş üzerinde nasıl gelişebilirim sorusu aynı zamanda basketbol olma yolunca yapılacakları açıklar. Elbette her alanda olduğu gibi bu alan içerisinde kendine ait bir takım teknik detaylar bulunmakta. Yalnız bizim burada belirteceğimiz özellikler basketbol ile ilgili teknik ayrıntılardan çok bu yoldaki hata yapmamanız için gerekli tecrübelerdir.

Şimdi gelelim ilk baş yapmanız gerekenlere. İlk başta yapmanız gereken gerçekten bir basketbolcu olup olmak istemediğinizdir. Eğer gerçekten bir basketbol oyuncusu olmak istiyorsanız bu sizin hayalinizdeki ve diğer gençlerin koşturduğu idealler içerisinden bir takım idealleri geride bırakmak zorunda kalacağınız anlamını taşır. Daha açık konuşmak gerekirse eğer gerekirse basketbola daha fazla vakit ayırmak için basketbol oynamanıza engel olan şeylerden feragat etmelisiniz. Bu ilk başta elbette okul olabilir. Okul sizin gelişiminiz için önem taşır. Fakat iyi bir basketbolcu okul derslerinden çok basketbolu düşünerek çeşitli hayallere dalar. Hayatının içerisine okuldan çok basketbol katar. Hatta bu yönde okulu kendi amaçları doğrultusunda bir araç olarak görür. Elbette bu yaşlarda kesin karar vermek zordur. Kararsızlık da zordur bunu için ailenize danışıp hareket etmelisiniz.

                   

İkincisi basketbolda gelişim adresinizi iyi belirlemenizdir.* Türkiye’de basketbol gelişim adına yapılan internet siteleri içerisinde benim de bazen katkıda bulunduğum www.baskebolbilgi.com adresini önerebilirim. Antrenör tarafından yönlendirilen bu site, hem antrenörler hem de basketbol oyuncuları için eşsiz bir kaynak. Eğer ki basketbol da yeniyseniz önerdiğim internet sitesi sizin için çok yararlı olacaktır, belirli bir aşamaya getirecektir.

Üçüncü aşama ise temel gelişme seviyenizi tamamladıktan sonra duruklama dönemine girmemek için kendinize bir kulüp arayışı içerisinde olmalısınız. Bu kulüp sizi geliştirmek ve bir yere getirmeli. Bunun için iyi bir kulüp araştırması yapmanız gerekir. Daha fazla ayrıntı için yorum yaparsanız yardımcı olmaya çalışırız.

Not: Takipçi bir arkadaşın göndermiş olduğu bir yazıdır.

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.