Fildişi Sahili'nin ilk yarıdaki futbolu tek kelimeyle müthişti. Şu ana kadarki maçlarda Almanya ile beraber en ne yapmak istediği belli olan ve bunun için uğraşan, saha içi disiplini bir an olsun kaybetmeyen takımdı. Başkaları ne der bilemiyorum ama ben çok beğendim. İlk 45 dakikanın tamamında Portekiz'in ortasahayı geçmesine izin vermediler. Portekiz defansta oyun kurarken 11 kişi topun arkasına geçtiler ve o kadar iyi dizildiler ki Deco - Mendez - Meirelez - üçlüsü topu 5 metre ileriye taşıyamadı. Ortasahada enine 6 kişiyle dizildiler ve tüm boşlukları kapattılar, Portekiz'e de kişisel beceriyle pozisyon bulmaktan başka bir çare bırakmadılar. Cristiano Ronaldo'nun direkten dönen şutu haricinde kayda değer bir pozisyon vermediler. Portekiz takımı ileride çoğalamadı zira üst üste 3 pas yapmalarına bile izin vermedi Fildişi ortasahası. Deco sırf bunun için stoperlerin yanına kadar gelip ordan oyun kurdu ve boşu boşuna enerji harcadı. Cristiano Ronaldo'nun kaybettiği toplar ve Coentao - Danny Alves ikilisinin sol kanatta tek ilerleme gösterememesi yüzünden başka yapacak bir şeyi kalmadı Portekiz'in. Bek ve açık uyumunun ve oyununun bir takım için ne kadar önemli olduğu bu maçla anlaşılmıştır bence. Demel - Tiote ve Dindane üçlüsü sağ tarafta ileri geri o kadar iyi çalıştılar ki Portekiz'in sol kanadından tek aksiyon izleyemedik. Afrika takımlarına karşı bu kadar ezilen bir takım olmamıştı ilk maçlarda. Gana Sırbistan karşısında Fildişi Sahili'nin oynadığı oyunun benzerini oynamasına rağmen Sırbistan özellikle Jovanovic ile sol kanadı iyi kullanmış, Krasic ile yüzde yüzlük bir gol pozisyonuna girmişti. Ancak Gana'nın iki gömlek üstü bir takım olan Fildişi Sahili, turnuvada bugüne kadarki kurulan en iyi üstünlüklerden birini kurdu. Belli ki Sven-Goran Eriksson genel oyun planını Portekiz'i durdurmak üzerine kurmuş. Fildişi ortasahası duvar halinde Portekiz'i karşıladı ve kaptığı topları ileriye hızlıca taşırken bu duvar da ileriye gitti ancak Portekiz'i durdurmalarındaki başarıyı hücum bölgesinde gösteremediler. Kalou ve Dindane'dan gelen 2-3 orta dışında etkili olamadılar.
İlk yarıda Portekiz topu ortasahanın hemen gerisinde bol bol çevirdi ve topa daha fazla sahip olmuş gibi gözüktü ama kontrol aslında Fildişi Sahili'nde idi. Yalancı bir topa sahip olmaydı bu. Inter'in Barcelona ve Bayern Münih'e karşı oynadığı oyunun benzerini oynadı Fildişi Sahili. Inter'in bu maçlarda yaptığı şey topu rakibe verip rakibin oyunu kontrol ettiğini düşünmesini sağlamaktı. Topun sizde olması güzel bir şey ancak o topa tehlikeli bölgede etkin bir şekilde sahip olamıyorsanız bunun bir anlamı yoktur. Oyunun kontrolü sizdeymiş gibi gözükür ancak kontrol tamamen rakibinizdedir.
Maçta gol olması için Portekiz'in ikili mücadelelerde daha baskın olması ve oyunda daha hızlı olup daha az pas hatası yapması gerekir iken Fildişi Sahili'nin hücumda daha yaratıcı olması gerekiyordu. İkinci yarının başlarında Fildişi Sahili hücumda daha akıllı oynamaya ve topu etkili kullanmaya başlayınca pozisyonlar buldu. Artık yalnızca rakibini durdurmak için değil, gol bulmak için çabalıyorlardı. Ortasahada sadece Portekiz'i karşılamak yerine pas yapmaya ve ileride çoğalmaya başladılar. Bir anlamda defans güvenliğini ikinci plana attılar. Ancak bu açık bir tehdit oluşturuyordu; ortasahanın ilerisinde çok adamla gol aradıkları için geride boşluklar bıraktılar ve Portekiz kaptığı topları hızlıca ileriye taşımaya ve yavaş yavaş oyuna ağırlığını koymaya başladı. Nitekim bir taçla başlayan pozisyondan itibaren 10 dakika boyunca duran toplarla pozisyon bulup Fildişi Sahili'nin arzusunu kırdılar. Ancak onlar da golü bulamadılar. Ve böylece ikinci yarıda 45 ila 70 arasındaki tempo gitgide azalmaya başladı. Fildişi Sahili ilk yarıda çok iyi kullandığı sağ kanadı hiç kullanamadı, tek orta gelmedi o taraftan. Belki Dindane'nın yerine Keita daha erken girseydi gol bulabilirlerdi ancak Eriksson çok geç soktu Keita'yı oyuna. Portekiz'de Liedson yerine daha hareketli bir forvet lazımdı. Ortasahayla pas alışverişi yapan ve gezgin bir santfor iyi olurdu ancak kulübede böyle biri yoktu. Portekiz'de bir diğer sorun ise lider oyuncu eksikliğiydi. Deco'nun formsuzluğunda atakları yönlendirecek oyuncuları yoktu. Kanatları kullanamadılar, ortasahada da takımın beyni olmayınca iş Cristiano Ronaldo'ya düştü. O da bir varlık gösteremeyince etkisiz paslaşmalarla Portekiz maç sonunu getirdi, kısır bir takım görüntüsü verdi. Fildişi Sahilleri'nde 85'lerde Keita'nın oyuna girmesiyle sol kanat biraz hareketlenmeye başladı ve son dakikalarda müthiş bir baskı kuruldu ancak golü yine bulamadılar ve maç 0-0 sona erdi.
0 yorum:
Yorum Gönder