Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

14 Mayıs 2010 Cuma

Gazetedeki Anılar

Türkiye Gazetesi yazarı Ömer Söztutan'ın "Gözlüğümü ararken burnumun ucunda buldum" adlı kitabı, bir zamanlar spor servisinde çalışan gazetecinin yaşadığı ve gördüğü komik anılardan oluşuyor. Gayet keyifli bir kitap olmuş. Birkaç anıyı buraya yazalım.



EBOLA FENER’E

Servise yeni gelen, hele de gazeteciliğe yeni başlıyorsa yanmış. Alişirin Gültekin onlardan biriydi. F.Bahçe’nin stajyer muhabiri… Mesleğe ve habere aç…
Bir akşam saati…
Ekipten biri ortaya bir laf atıyor:
- Enteresan… Fenerbahçe Ebola’yı alıyormuş.
Bir başkası:
- Yapma yahu… Süper… Adam iki ayağını da çok iyi kullanıyor.
Öteki:
- Ben Fener’in o kadar para verebileceğini sanmıyorum.
Bir köşede kulaklarını dikmiş pür dikkat konuşmaları dinleyen Alişirin dağılmış durumda… “Haberim yok” dese olmayacak, Fener muhabirinin Fenerbahçe’deki gelişmeden haberi olmaz mı? Ne yapsın, biliyormuş gibi yapıyor:
- Taşra gitmiştir, şehir baskısı için müdüre söylesek mi?
- Tabii ki söyle olum, sonra haber atlarsın daha kötü olur.
Alişirin müdürün kapısını tıklatıp giriyor. Bütün ekip kapı arkasında…
- Abi Fener’in Ebola işi ciddileşmiş. Taş olayım on beş gün önce yazmıştım.
Müdür safça işletilen Alişirin’in durumuna üzülüyor; onu kolundan tutup odanın kapısına kadar geliyor, dışarıda keyifle bekleyen kalabalığa:
- Şakalarınız bu odanın eşiğinden içeriye girmesin, diyor.
Çünkü Ebola o günlerde Afrika’yı kasıp kavuran ölümcül bir virüsün adıydı.

...

DUR YOLCU!

Ali Sami Alkış, yoğun kar yağışına teslim olmuş İstanbul’da, yola arabasıyla çıkmış ender insanlardan biri olarak Maslak’tan geçerken durakta ve soğukta bekleyen bir adama işaret etti:
- Buyurun, sizi de götüreyim.
Adam bizim Alkış’ın yanına oturdu, yol boyunca kitabını okudu, bir süre sonra kafasını kaldırıp etrafa baktı, Mecidiyeköy’e geldiklerini görünce:
- Burada ineyim, dedi.
Araba durdu, adam indi ve gitti. Ne bir teşekkür, ne bir ses, işaret.. Ali Sami Alkış aracından indi:
- Bakar mısın?
Adamı geri çağırdı, arabaya bindirdi ve geri dönüp Maslak’ta aldığın yere bıraktı!

...

DAUM

- Şirin Bey, hocamız Daum’un selamı var. Türkiye’de en beğendiği yazar sizmişsiniz. Beşiktaş’ın maçını çok iyi analiz etmişsiniz. Daum sizinle bir yemekte tanışmak istiyor.
Şirin Berber, spor yazarlığına daha yeni başlamış. Daum’un yardımcısı Bülent Albayrak’tan aldığı bu davetle ayakları yerden kesilmiş. Müdürün odasına koşuyor.
- E-hee, yazarınla övünebilirsin. Daum’dan davet aldım.
Müdür içinden “Hoş geldin Şirin, demek sana da yaptılar” diye geçirdi. “Seni işletmişler” diyemedi. Çünkü Şirin öyle heyecanlıydı ki:
- Ben biraz Almanca çalışayım. Eski yazılarımı kesip götüreyim. İyi oldu bu davet!
Şirin odadan çıkınca müdür, Bülent Albayrak’ı taklit eden bizim gazetenin avukatı İrfan Hattatoğlu’nu aradı:- Ben söyleyemedim, kendin temizle…

...

RANDEVU

Türkiye ekibi 2000 Avrupa Şampiyonası için Hollanda’da… Muhabir Ahmet Bilici Milli Takım’la birlikte bir hafta önce gitmiş. Ekip Schipol Havalimanı’na inince, randevulaştığı Ahmet Bilici ile buluşmaya çalışıyor. Hasan Sarıçiçek cepten arıyor:
- Biz indik Ahmet, sen neredesin?
- Havaalanındayım. Bekliyorum.
- Tamam, nereye gelelim?
- Kuleyi görüyor musunuz?
- Evet.
- Onun dibindeyim.
Kulenin dibine gidiyorlar. Ahmet yok. Bu kez müdür konuşuyor:
- Yahu Ahmet, neredesin? Bizi görüyor musun?
- Abi kulenin dibindeyim.
- Şu Marlboro reklamını görebiliyor musun?
- Evet, o reklamın yol tarafındayım.
- Tam karşında ne yazıyor?
- Düsseldorf Airport.
- Düsseldorf mu?? Yahu kardeşim siz nasıl randevulaştınız, biz Amsterdam’dayız!
Ahmet, Hollanda’ya inen ekibi Almanya’da bekliyordu!

...

POZ VER… BOŞ VER…

Ali Sami Alkış, bütün Anadolu’yu takmış peşine sürüklüyor. İstanbul takımlarına karşı Anadolu futbolunu –ve aslında adaleti- savunuyor, dolayısıyla gittiği her Anadolu stadında büyük ilgi ve sevgi görüyordu.
Trabzon’da da aynısı oldu. Yirmi beş bin kişi “Ali Sami buraya!” diye tezahürat yapıyor, Alkış da yeni transfer edilmiş yıldız futbolcu gibi bütün tribünleri dolaşıyordu.
Maç bitti, bizimkiler araca bindi.
Ali Sami “Tribünleri selamladığım fotoğraflar nasıl?” diye sordu.
Sordu da…
O maçta bütün foto muhabirleri Ali Sami’nin resimlerini çekmişti, bizim iki fotoğrafçı Mustafa Karagöl ile Ahmet Bilici hariç!
(İddialarına göre o sırada birisi tuvalette imiş, diğeri fotoğraf odasından İstanbul’la bağlantıyı kuruyormuş. Ali Sami elini kana bulamasın da ne yapsın?)

...

GOLCÜ MANAV ALİ

Spor Servisi’ni arayan telefon yanlışlıkla gazetenin “Bizim Sayfa” bölümüne bağlanmıştı. Telefondaki:
- Ben Beşiktaşlı Ali’nin eşiyim. Bir şey soracaktım.
Sporla zerrece ilgisi olmayan Mehmet Oruç soruyor:
- Kocanız ne iş yapıyor Beşiktaş’ta?
- Nasıl?
- Yani manav mı, bakkal mı, ayakkabıcı mı? Ne iş yapıyor?
Nalan Hanım şaşkın, kapatıyor telefonu…


...

ERGUN GÜRSOY İYİDİR!

Tahir Kum ve Engin Atay, TGRT FM’de program yapan muhabirimiz Ömer Faruk Ünal’ın konuğu…
Engin Atay, o sıralar G.Saray’ın futbol şube sorumlusu olan Ergun Gürsoy hakkında ağır eleştiriler yapıyor. Gürsoy’un sert beyanatları ile ortamı gerdiğinden dem vuruyor.
Ömer Faruk araya giriyor:
- Şimdi telefonda Ergun Gürsoy var, canlı yayına bağlanacak.
Engin kulvar değiştiriyor:
- Bi saniye, sözlerim bitmedi. Ergun Gürsoy’un G.Saray’a verdiklerini de inkâr etmemek lazım. Senelerdir Cimbom’a karşılıksız olarak hizmet ediyor.
Oysa telefonda Ergun Gürsoy falan yok, Ömer Faruk ile Tahir’in muzipliği var.


...

STÜDYO KONUĞU

Hasan Sarıçiçek TGRT FM’de her pazartesi Hülya Aksu’nun konuğu…
- Hoş geldiniz Hasan Bey.
- Hoş bulduk İpek Hanım.
- Hülya efendim… Yine karıştırdınız.


...

YOL ARKADAŞI

Ümit Aktan, Hasan Sarıçiçek, Engin Atay ve Mustafa Karagöl Adana’daki G.Saray maçından dönüyordu.
Uçuş kartlarına göre üç kişi yan yana üçlü koltuklarda, bir kişi ekipten ayrılıp arka sırada başkalarıyla oturacaktı.
Eldeki koltuk numaralarına göre Engin Atay’ın arka koltukta oturması gerekiyordu. Engin, Hasan Sarıçiçek’e dedi ki:
- Hocam, şimdi gıcık bir tip gelip yanıma oturacak, ben Ümit Ağabeylerle oturayım, sen arkaya geç, ha?
- Tamam, dedi Sarıçiçek.
Biraz sonra arka koltukta Hasan Sarıçiçek’in yanına, dönemin en ünlü mankeni Tuğba Özay gelip oturdu!


...

İYİ GÜNLER HANIMEFENDİ

Ömer Söztutan Malatyaspor haberi için kendisine verilen kartvizitteki kişiyi aradı:
- Berna Hanım?
- Ben Berna Süer, Malatyaspor basın sözcüsü, hanım değil bey. Buyurun?


...

ANADOLU AJANSI

Ahmet Bilici normalde foto muhabiri… Ama o gün güzel ve özel bir haber yakalamıştı.
Sayfalar bağlanmıştı. İstihbarat Şefi Mazlum Uluç dedi ki:
- Ahmet eğer bu haber senden başka kimsede yoksa yarın kullanalım. Bugün sayfalar bağlandı. Ama başkasında varsa biz de sayfa değiştirip haberi girelim.
Ahmet’in cevabı Türkiye Gazetesi Spor Servisi tarihine geçti:
- Yok abi… Bir bende bir de Anadolu Ajansı’nda var.
(Ajansın görevi elindeki haberleri bütün gazetelere geçmek!)


...


KAZMA HAGİ

Orta sahadan, taç çizgisinden, kornerden, frikikten attığı sayısız golü bulunan Galatasaraylı Gheorghe Hagi bir lig maçında ceza yayı üzerindeki frikiği üstten auta atınca, serviste televizyondan maçı izleyen iflah olmaz Fenerbahçeli Yılmaz Akay’ın tepkisini çekti:
- Oradan kaç golün var be kazma?!


...

BAYRAMLIK


Mübarek bir bayram arifesinde bir belediye başkanı gazete haberlerinde ismi geçen herkese çikolata göndermişti. Çikolataların içinden çıkan kartlarda bayram mesajının altında “Kadirşinas okurunuz” yazıyor.
Sayfa sekreteri Cem Başaraner adamı takdir etti:
- Ulan bu Kadir Şinas kim ise amma gönlü zengin adam, herkese çikolata göndermiş!


...

ŞİFO ANA OCAĞINDA


Bildik dalgınlıklardan biri sayılabilir ama yine de ilginç… Çünkü sen muhabir olarak zorla randevu aldığın Şifo Mehmet’i annesiyle buluşturup sarmaş dolaş resimlerini çek, gazete bu röportaj için sayfa ayırsın, ama makineye film koymayı unut!
Cahit bunu “başardı!”
İşi bitirip keyifle gazeteye döndüğünde makineye film koymayı unuttuğunu gördü ve neyse ki bin bir rica ile Şifo’yu Beşiktaş’tan tekrar Ataköy’e annesinin yanına gitmeye razı etti.


...

KİMİNLE GÖRÜŞÜYORUM?

Madem kitap yazıyoruz, hiçbir şeyi saklamayalım. Engin Atay, Mustafa Denizli ile ilgili bir haber yapmış. Haber özetle Denizli’nin “Kariyerini tehlikeye atmaktan korktuğu için gelen teklifleri reddettiği” üzerine…
Telefonda öfke kusan bir ses:
“Engin Atay ben senin….” Ağzına gelen bütün küfürleri sayıp döküyor. Engin tedirgin:
- Ben sizin Mustafa Denizli olduğunuza inanmıyorum. Şu anda bulunduğunuz telefon numarasını alabilir miyim?
“Al ulan şe…. Bekliyorum!”
Engin numarayı çeviriyor:
- Kiminle görüşüyorum?
- Ben Mustafa Denizli… Bak Engin…
Engin’in “Keşke başkası olsa” temennisi boşuna… Gerçekten de o küfürleri o kariyerdeki bir hoca etmiş!


Devamı az sonra...

0 yorum:

Yorum Gönder

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Blog Arşİvİ

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.