O'nun bana hissettirdiği duygular, bir futbolseverin hissedebileceği en uç duygulardandır. Kötü oynadığı çok fazla maç olmuştur ancak her zaman skor tabelasına katkıda bulunmuş, Fenerbahçe tarihinin en üretken futbolcularından biri olmuştur. Liderlik özellikleri yok belki, takım kötü giderken takımı ateşleyici bir unsur olmadı hiçbir zaman ama eleştirmemek lazım, herkes doğuştan lider değil. Koşmuyor bir de, varsın koşmasın. Sakat olduğu zamanlarda bile locasında maçı bir taraftar gibi izleyen, içimizden biri. Maç kadrosunda Alex'i gördüğüm zaman içime bir ferahlık geliyor, kendisini görenlere müthiş bir güven duygusu aşılıyor. Bu takım eğer son hafta Trabzonspor'la oynadığı bir maçta iddaalı konumdaysa, şüphesiz en büyük sebebi Alex'tir. Kaç maç kurtardığını ben sayamadım, yoruldum. 1977'de Curitiba'da doğmuş müthiş solak, futbolcu olmasaydı dinbilimci olabileceğini söylemiş. Dinine düşkün ve maçtan sonra röportaj verirken adeta konferans salonundan çıkmış bir bilim adamı gibi konuşuyor. Onu dinlemek büyük keyif veriyor. Büyüksün Alex!
2) Gökhan Gönül
Türk futbol tarihinin belki de en hızlı yükselen futbolcularından biri. Ozan İpek de bu listeye dahil edilebilir. Kariyerine Gençlerbirliği Oftaş'ta başlamış, 4 sezonda 3 şampiyonluk görüp Süper Lig'e tırmanmış, Fenerbahçe'ye transfer olmuş, daha takımla çıktığı henüz ilk maçlarından birinde Şampiyonlar Ligi'nde PSV'ye karşı oynayıp Farfan'ı durdurup onun kanat değiştirmesine sebep olmuş, milli takıma seçilip Norveç maçında oyuna sonradan girip asist yapmış ve takımı EURO 2008'e taşımış, UEFA'nın manşetini "Turkish Cafu" başlığıyla süslemiş, taraftarın en sevdiği futbolculardan biri olmuş.
Spor gazetesi haberi tadında bir giriş oldu ama başka türlü açıklamak mümkün değil. Mücadelesi, hep bir şeyler yapmak istemesi, kaçan pozisyonlardan sonra en az bizim kadar üzülmesi, bir sürü Avrupa kulübü tarafından istenmesine rağmen Fenerbahçe ile 5 yıllık sözleşme yenilemesi ve takımın hala en az para kazanan futbolcularından biri olmasına rağmen bunu yapması. Takım ne kadar kötü oynarsa oynasın, rakip ne olursa olsun, hiçbir zaman konsantrasyonunu bozmaması. Ve rakipler hakkında ortamı geren açıklamar yapmaktan hep kaçınması, çirkef bir futbolcu olmaması. Gökhan Gönül'ün benim için en değerli futbolculardan biri olmasının en önemli nedenleri. Kolay kolay çalım yediğini de görmedim. Bir tek Twente maçında omzundaki problem nedeniyle Stoch karşısında çok zorlanmıştı, onun dışında birebirde rakip geçirmiyor. Ters kademelere girişi, her topa sakatlık pahasına olsun korkmadan atlaması beni hem taraftar olarak hem de bir futbolsever olarak çok mutlu ediyor. Bu sezona iyi başladı, ortalarda bocaladı, sonra yeniden çıkışa geçti. Hem de çıkık omzuna rağmen. Ameliyat teklif edildi kendisine ama o takımını şampiyonluk yolunda yalnız bırakmak istemedi, Rıdvan Dilmenlik yapıp sakat sakat oynadı ve müthiş de oynadı. Trabzonspor maçında sahanın en iyisiydi. Şampiyonluk gelse belki bizden bile daha çok sevinecekti ve kendi adıma Gökhan Gönül için çok üzüldüm. Gökhan Gönül umarım bu takımdan bir daha hiç gitmez, Alex'ten sonra kaptanlık pazubandını takar ve 77 numaralı formasıyla efsanemiz olur.
3) Diego Alfredo Lugano Moreno
Alper Öcal'dan bir alıntıyla girelim konuya. Türkiye’ye geldiğinde ikinci ligde bile kaç tane var bundan denildi kimlerin transfer etmek istediğine, okyanusun öteki tarafında neler yaptığına filan bakılmaksızın. Ama nedense hiçbir zaman Servet'in önüne geçemedi. Onun sertliğinin yürek ve özveri, Lugano’nunkinin kasaplık olmasını da anlamış değilim. Luciano ile birlikte izleyebilseydik keşke, bıktırırdınız duran top golleriyle. Bu Fener de başka birşey yapmıyor dedirtiniz. Galatasaray'a ikiniz birden sıralardınız. Hiç olmadı Dereli'ye beraber posta koyardınız.
Mağlubiyeti kabullenemesi, üst düzey konsantrasyonla rahat rahat adam geçirmemesi, tıpkı Gökhan Gönül gibi bacağa kafa atışı, takımı sahiplenişi, onun şimdiden efsane olması için yeterli. Teknik değil belki, evet hızlı rakiplere karşı da zorlanıyor ama savunmadaki tatlı sert oyunuyla, hele de kendisine yardım eden iyi bir önlibero varsa bu eksilerini nötrlüyor. Mücadeleden hiçbir zaman kaçınmıyor. "Çirkef" yakıştırması yapanlara da bu sezon hangi çirkeflikleri yaptığını hatırlatmalarını isterim. Lugano kendisini çok fazla düzeltti bu konuda, bu sezon cezalardan dolayı hiçbir maçı da kaçırmadı. Uzun yıllar bizde kalman dileğiyle...
Sizin en sevdiğiniz 3 futbolcuyu da yorumlara alalım.
(Konuyla tam alakalı değil ama Flying Dutchman blogunda "Türk futbolunun en sevilen figürü" adlı bir oylama var, sol taraftaki anketlere bakıp oy verebilirsiniz.)
üç güzel insan...
YanıtlaSilduygusal bir yazı ancak ben kupa macı da dahıl ama ozellıkle de son macta gokhanı gonulu affedemıyorum. ısteyen goruntulerı ızleyebılır. selcuk faulu yapıp hakem verdıgınde,s elcuk ıtıtaz etmıyor yuzu ellerının arasında, ama gokhan gonul yerını kaybedıp hakeme ıtıraza kosuyor. oyun baslayınca yerını almak ıcın gııdyor ama lugano onun bolgesını kapatınca gol gelıyor. affedemıyorum.
YanıtlaSil