Fenerbahçe 2 sene önce tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıktı. Çeyrek final ilk maçında Chelsea'yi 1-0 geriye düşüp 2-1 yendi. Ve kadrosunda bugün ismini anarken suratımızı buruşturduğumuz Vederson, Kazım, Kezman, Selçuk gibi futbolcular vardı. Ve bu başarı kesinlikle tesadüf değildi; takım başka bir kimlik kazanmıştı. Avrupa arenasında gereken soğukkanlı taktik disiplini maçın her dakikasında neredeyse kusursuzca uyguluyordu. Peki sonra ne oldu biliyor musunuz? Bu kulübün başkanı, takım Türkiye'de zirvede olamadığı için bu başarıyı kazanan takımın teknik direktörünü kovdu. Sonra da televizyon programlarına çıkıp "Biz onu kovmadık. Sözleşmesi bitmişti" dedi. Kadrosunda çoğunluğu inşaat mühendisi olan yönetim kurulu üyelerinden hiçbiri çıkıp da "Ya kardeşim iyi güzel de, bu adamı göndermek saçma olmaz mı?" demedi. Diyemedi. Dedirtmediler.
Bu kulübün başkanı geriye bakmadı. Bu başarıya ulaşırken hangi basamakları çıktığını hatırlayamadı. Kulüp 4 adım ileri gitmişken birden 5 adım geriye gitti. Tekrar ileriye gitmeye çalışırken de yanına İspanya Milli Takımı'nı şampiyon yapmış ve bu ülkeye her türlü sırf para kazanma amaçlı gelmiş olacak olan 70'lik bir adamı, bunun yanında da İspanya Ligi'nin gol kralını aldı. Sonuç: Avrupa'da 6 maçta 2 puan ve ligde dördüncülük.
Bu kulüp bir şirket değil. Amacı büyük paralar kazanmak da değil. Taraftarını mutlu etmek... Ama şirket gibi yönetiliyor. Her yıl barkovizyonda takımın stadyum gelirleri, taraftarların satın aldıkları giysilerin gelirleri gösteriliyor. Türkiye'nin en zengin kulübü diye anılıyor. Ama bu zenginlik sportif başarıdan gelmiyor. Sırf taraftarın parasıyla övünülüyor. Mağaza, telefon hattı ve stadyum gelirleri taraftarların sağladığı şeyler. Taraftarlar 1 yıl boyunca takımı protesto edip stada gelmese, giyim kuşamını stadın altındaki mağazadan yapmasa, telefon hattını kulübün sağladığı hizmetten almasa, koca bir sıfır. Kulübün kasası boş kalacak. Ve "kurumsallaşma"dan bahsedilemeyecek.
Başarı ya da başarısızlıkta, geriye dönüp bakmak gerekir. "Ben ne yapmışım?", "Bunu düzeltmek için ne yapmalıyım?", "Bunu daha da geliştirmek için neler yapılır?" diye düşünmek sağlıklıdır. Böylece kişiler ya da kurumlar basamakları daha hızlıca çıkabilirler.
zico fenerbahçe tarihinde benim neslimin hatırladığı sevilen tek TEKNİK DİREKTÖR'dür.
YanıtlaSil