Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

6 Mart 2010 Cumartesi

Galatasaray'da vaziyet


4-3-3'ün en büyük özelliği hızlı ve kanat oyunuyla maçı forse eden bir taktik olması. Oyuncular 4-4-2 ya da 4-2-3-1'deki gibi birbirlerine çok fazla yakın olmadıkları için her mevkiinin önemi çok büyük. Oturmamış bir takıma aniden bu sistemi uygula derseniz büyük bir ihtimalle sıkıntı çekilecektir. Galatasaray'ın sezon başındaki muhteşem hücumlarının sonunda gol atması ama her maçta defansif olarak sıkıntı yaşamasının sebebi takım iskeletinin yok olmasıydı. Kewell - Arda - Baros - Keita dörtlüsü olağanüstü bir uyum göstererek her maçta gol atıyorlar, attırıyorlar, veyahut tehlike yaratıyorlardı. Ancak Galatasaray'ın hücumcuları ne kadar güzel şeyler yapıyorlarsa da defans ve orta sahası da o derece geriye gidiyordu. Galatasaray'ın ortasahasına bakalım: Mehmet Topal - Mustafa Sarp (Ayhan Akman) ve Arda. Arda'nın en büyük problemi fiziki olarak tempolu maçlarda sırıtması, takımın defansif ve ofansif anlamda kompakt oyununa uymaması. Mehmet Topal ve Mustafa Sarp ise mücadeleci, topu söküp alan ama bunların dışında zeka pırıltılarının olduğu paslar atamayan, hızlı pas yapan rakipler karşısında sıkıntı yaşayan bir ikili. Hücumda çok fazla gözükmeyen, etliye sütlüye karışmayan, zaten çıksa da pas hatalarıyla saç baş yolduran bir yapıları var. Keza defans dörtlüsünde de durum farklı değil. Servet ve Gökhan Zan'lı stoper ikilisi savruk bir görüntü içerisindeydiler. Özellikle Servet'in topla rakip arasına girip topun auta çıkmasını sağladığı pozisyonlarda kaptırdığı toplar var. Bu ikili hava toplarında ne kadar etkiliyse birebirde o kadar etkisiz. Aynı zamanda defans ile ortasaha arasındaki köprüyü kuracak paslar atmada sıkıntı yaşıyorlar. Hakan Balta da birçok kez kademeye girmekte sıkıntı çekince hep patlamaya hazır bomba görüntüsünde bir defans ortaya çıkıyor. Defanstan top ileriye gitmiyor, ileriye giden toplar hücuma hızlıca ulaşamıyor. Hal böyle olunca Galatasaray sahada kutuplara ayrılıyor. Bir yanda bocalayan bir defans, diğer yanda girdiği 3 pozisyondan birini gole çeviren bir hücum.

Galatasaray'ın ligin ilk yarısındaki attığı gollere bakın. Büyük bir ihtimalle asistleri hücum oyuncuları yapmıştır. Mustafa Sarp ve Mehmet Topal ikilisi hep ortasahanın gerisinde kaldığı için Galatasaray'ın hücumları bireysel çabalarla meydana geliyordu. Keita'nın alkışlık bir çalımı, Arda'nın yaptığı bir ortası, ya da Kewell'ın söküp alıp arka direkten vurduğu bir gol. Hikmet Karaman bu sorunu çözmüş olacak ki Ankaragücü maçında Galatasaray'ın gol atamamasını sağladı. Maçtan sonra verdiği demeçte
"Her maç Galatasaray'la oynasak şampiyon oluruz. Çünkü ne yaptıkları çok belli. Defansımızı önde kurup baskı yaptık. Galatasaray'ı ortasahada sıkıştırdık ve pas trafiğini bozduk. Oyunu 80 dakika 0-0'da tutup 10 dakikada 3 gol bulduk." diyordu.

İyi bir Linderoth ile o açık kapatılabilirdi ancak o da sakatlıktan kurtaramadı kendini. Galatasaraylılar kızmasın ama şu anki Emre Belözoğlu Galatatarasay'da olsa muhtemelen Barcelona benzeri bir takım olurdu Cimbom.

Frank Rijkaard'ın gelmesiyle herkesin ağzında "Total Futbol" lafı dolaşmaya başladı. Sokaktaki 3 kişiden 1'ine sorsan anlamını bilmez. Her futbolcunun her mevkiide oynayabilmesi, gerçek performasını devam ettirmese bile en azından sırıtmaması anlamına geliyor bu sistem. Arda'nın Bursaspor'la beraber başlayan 5-6 maçlık seride forvet oynanması bizzat Galatasaraylılar tarafından eleştirildi. Ve çoğu Galatasaraylı kendi içinde çelişkiye düştü. Total futbolun temsil ettiği değer, bir futbolcunun yalnızca bir mevkiide oynamayabileceğini göstermek. Bunu destekleyen Galatasaraylılar'ın "Arda forvette oynatılır mı yahu! Bu Rijkaard ne yapmaya çalışıyor?" demesi enteresan.

Galatasaray'ın devre arasında yapması gereken bana göre üç transfer vardı: Bir stoper, bir önlibero, bir de forvet. Stoper alındı, forvet alındı ancak anlaşılmaz bir şekilde bir de Giovanni dos Santos transfer edildi. İyidir veya kötüdür tartışılır. Ancak devre arasında, hele de bu kadar ihtiyacın varken ihtiyacın olan yere transfer yapmazsan, sırf taraftarını memnun etmek için ismi güzel birini alırsan, kusura bakma; yanlış yapıyorsun. Galatasaray öyle veya böyle hemen hemen her maçta gol atıyor. Ancak baktığımız zaman bu gollerde önliberoların katkısı yok. İşin kötü tarafı, bu ikilinin defansa ne kadar yardım ettikleri de tartışılır. Galatasaray eğer en azından Linderoth çapında birini oraya koysaydı belki de dünyanın en etkili takımlarından olacaktı. Yapmadılar. Ancak ufak bir çözüm buldular. İkinci yarıyla beraber Elano biraz daha geriye çekildi ancak yapılması gereken bu mu olmalıydı? Artık Elano'yu öldürücü bir pas atarken değil; birinin ayağına kayarken, top çalmakla uğraşırken göreceğiz.

Yalnızca Rijkaard'ı getiririp total motal oynanmıyor işte. Yapılması gereken bazı şeyler yapılmadı. Yine de ligimizin Bursaspor'la beraber en iyi top oynayan takımı şu anda Galatasaray. Ve bir Fenerbahçeli olarak ben kendilerini şampiyonluğun favorisi olarak görüyorum. Geleceğin daha iyi olması adına bir iki işlem daha yapılırsa Galatasaray çok daha başarılı bir takım olabilir.

3 yorum:

  1. 6 mart 2010'da yazılmış bir yazı. eleştiri yönü olsun, takdir yönü olsun, güzel bir yazı olmuş.

    peki, şu anda da aynı şeyleri mi düşünüyorsun ?

    ayrıca galatasaray'ı anlatırken neden caner'den, neill'dan, sabri'den bahsedilmez merak ettim doğrusu.

    YanıtlaSil
  2. Şu an aynı şeyleri düşünüyorum. Ve ilaveten şöyle demek doğru olur: Galatasaray kontrollü oynayan her takıma karşı sıkıntı yaşar. Eskişehir olsun, Fenerbahçe olsun, Ankaragücü olsun, bunlar hep Galatasaray'ın büyüklüğünü kabullenip sırf defans yapan takımlar değil; belirli bir taktik disiplinle önde basan, seyreden değil oynatmayan yapıya sahipler. Galatasaray Ali Sami Yen'deki her maçta favoridir. Çünkü Anadolu takımlarımız ne yazık ki kendi oyunlarını büyük takımların deplasmanlarında oynayamıyorlar. Sırf defans yapıyorlar, ileride basmıyorlar ve doğal olarak yazıda bahsettiğim önlibero sorunu ortadan kalkıyor. Ancak Kadıköy'deki maçta Ayhan'ın neler yaptığını gördük.

    Ben Galatasaray'ın tüm bunlara rağmen toparlayabileceğine inanıyorum. Çünkü başındaki teknik direktör gerçekten de futboldan anlıyor.

    YanıtlaSil
  3. ben cevabımı aldım, çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Blog Arşİvİ

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.