Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

3 Ağustos 2010 Salı

Guti, Schuster ve Beşiktaş #2


Öncelikle Beşiktaş’ın geçen seneki genel görüntüsüne bakmakta fayda var. Takım son derece istikrarsız, oynanan futbol kötü. Tribünler ikiye bölünmüş, genel itibari ile Yıldırım Demirören’e karşı duran büyük bir kitle var. Ernst ve Ferrari hariç hemen hemen tüm futbolcular ıslıklanma evresinden geçmiş, başta Nihat ve Tabata olmak üzere birçok oyuncudan istenilen verim alınamamış. Bununla beraber Mustafa Denizli’ye verilen bir destek var ancak zamanla küçük gruplar halinde de olsa protestolar başlamış. Takımın şampiyonluğunu ve Avrupa’daki yerini belirleyecek olan kritik bir Fenerbahçe maçı kaybedilmiş ve kalan diğer maçlar antreman havasında geçmiş. Mustafa Denizli sezon sonunda hastalığı nedeniyle görevinden ayrılmıştı.

Beşiktaş’ın geçen sezonki en özet hali bu. Geçelim bu sezona. Mustafa Denizli’nin yerine Real Madrid’i 3 sezon önce şampiyon yapan ancak daha sonra görevinden alınıp 2 yıl boş gezen Bernd Schuster getirildi. Öncelikle ben, Schuster ile Beşiktaş’ın kanının uyuşacağını düşünüyorum. Karakterinden gelen agresif yapısı ve futbola bakış açısı her takıma uyar. Eğer işlerine karışılmazsa ve istediği transferler yapılıp başarısı için gerekli şartlar yerine getirilip biraz da sabredilirse ben Beşiktaş’ı iyi yerlere taşıyacağını tahmin ediyorum.

Beşiktaş’a oynatacağı futbolun ana hatlarını yavaş yavaş bize anlatmaya başladı. Quaresma ve Guti transferleri, Ferrari’yi yavaş olduğu için kadroda düşünmemesi gibi etkenler bu takıma bol bol hücum oynatacağı sinyallerini veriyor. Beşiktaş iyi bir hava yakaladı.

Ben Guti transferine değinmek istiyorum. Geçmiş postlarda Guti’ye olan özel hayranlığımdan bahsetmiştim. Kendisinden daha iyi bir dolu futbolcu olmasına rağmen kanımın en fazla ısındığı ve dünyadaki futbolcular içerisinde en sevdiğim 2-3 futbolcudan biri olduğunu söylemiştim. Vardır böyle futbolcular. Herkesin bir özel yıldızı vardır. Çok fazla göz önünde bulunmayan ama sizin sürekli takip ettiğiniz; videolarına, resimlerine baktığınız, maçlarını kaçırmadığınız futbolcular vardır. Real Madrid birçok yıldızı bünyesinde barındırdı; Zidane, Ronaldo, Beckham gibileri… Ancak Guti her zaman benim için ayrı bir futbolcu olmuştur. Çoğu kez Real Madrid’i değil, Guti’yi izlemek için televizyonun başına geçmişimdir. Hayalimdeki ve idealimdeki futbolcu modeline en fazla yaklaşan futbolcu kendisidir. Attığı inanılmaz zeka dolu paslar, sempatik ve soğukkanlı tavırları, takımı sahiplenişi ve takım kötü gittiği anda liderlik yapabilme özelliği onu özel bir futbolcu yapıyor.

Daha 3 ay öncesine kadar attığı pasları sanki ben atıyormuşum gibi hayal kurduğum bir adam bugün Beşiktaş’a, ezeli rakibimiz Beşiktaş’a imza atıyor. Bu transfer Beşiktaş için ne kadar hayırlıysa benim adıma o kadar üzücü bir olaydır. Yıldızlar gelsin, izleyelim, Türkiye topraklarında bu adamları top koşturalım ancak bu isim Guti olunca işler değişiyor. Quaresma’nın transferi bende hiçbir kıskançlık hissi yaratmadı misal. Keza Robinho ismi dolaşıyor; gelsin, hiç sorun yok. Ancak Guti… Guti gelmesin birader… Gelecekse de yalnızca bize gelsin.

Bu duygusal paragrafların ardından Beşiktaş ve Guti ilişkisine geçelim. Beşiktaş geçen sezon en çok ofansif ortasaha, ya da “oyunkurucu” diye tabir edilen bölgede sıkıntı çekmişti. Tabata geldi ancak hiç verim alınamadı, orjini sol bek olan Tello o bölgeye çekildi, verim alınamadı. 34 maçın 30’unu sakat geçiren Yusuf Şimşek’in ayağına top değmedi ve Ernst’in çabalarıyla, devşirme oyuncularla ite kaka sezon sonu getirildi. Teşhisin doğru konulması ve en az maliyetle alınabilinecek en iyi futbolcunun alınması bu transferin doğru bir hamle olduğunu gösteriyor.

Beşiktaş’ın bu sezon özellikle kanatlarının çok fazla işleyeceği gözüküyor. Roberto Hilbert ve Quaresma transferleri sağ ve sol kanata takviye içindi. Hilbert çok fazla maharetleri olmayan, içeri kat edip pas alışverişinde çok fazla iş göremeyen bir futbolcu olmasına rağmen her zaman için sağ kanatta iyi bir görev adamıdır. Quaresma ise dikine gider, içeri kat eder, santrfora gol pozisyonu hazırlar vs… Birçok meziyetleri olan bir futbolcudur. Bobo’ya geçelim. Bobo ise hava toplarında etkisiz, ikili mücadelelerde güçsüz ancak pozisyon hazırlamada ve son vuruşlarda usta. Bobo’dan müthiş bir dripling yapıp 3-5 kişiyi çalımladıktan sonra gol atmasını bekleyemezsiniz. Bobo, ayağına gelen topları gol konusunda iyi değerlendiren bir oyuncudur. Ancak kendisine yardım eden bir ortasaha ve kanat adamları olmadığı sürece son derece vasat bir golcü izlenimi veriyor. Bobo’yu boşa kaçıracaksınız, Bobo’ya iyi paslar atacaksınız ki gol yapsın.

İşte bu yüzden Guti son derece yararlı bir transfer. Dünyada kendisinden daha iyi ve isabetli pas atan futbolcu sayısı oldukça azdır. Onun için açık veya kapalı defans fark etmez; iğne deliğinden o pası geçirir. Her maç size gol ya da asist anlamında bir garanti verir ve bana güvenin; tek başına 10 puan kazandırma mahareti vardır. Guti’den set oyununa ayak uydurmasını, yavaş yavaş pas yapmasını bekleyemezsiniz; Guti’nin en büyük özelliği pası en kısa sürede en iyi yere göndermesidir. Sahada hiçkimsenin göremediği boşlukları görür, sağına bakıp soluna gönderir ve az pas hatası yapar.

Peki bu kadar övdük, bu adamın hiçbir kötü özelliği yok mu? Var. Bu olumsuz özelliği onu dünyada ikinci sınıf futbolcular sınıfına koyuyor zaten. Medyada genelde şöyle bir hava sezdim; Guti’nin yalnızca ofansif anlamda değil defansif anlamda da üst düzey bir futbolcu olduğu söyleniyor. Katılmıyorum. Guti futbolculuk yaşamının hiçbir döneminde defansif anlamda vasatın üzerine çıkamamıştır, hiçbir zaman takıma pres yapma konusunda yardım etmemiştir. Genelde bu görüşü savunanlar Guti’nin bazı dönemlerde önlibero oynadığından bahsediyor. Evet, Guti zaman zaman bu görevi üstlenmiştir ancak onun önliberoda oynaması asla ve asla iyi bir defansif ortasaha olduğunu göstermez. Guti kalede de oynasa ofansif bir futbolcudur. Sizin sezon boyunca defansif sıkıntınızı çözmez, çözemez zira fiziki özellikleri birçok dünya futbolcusundan geridir. Misal; Cambiasso nerede oynarsa oynasın defansif bir futbolcudur. Inter’de zaman zaman ofansif görevi üstlenmesine rağmen ne kadar sırıttığını gördük. Cambiasso geride de oynasa, ileride de oynasa her zaman için iyi bir defans adamıdır. Guti de böyledir; çok fazla ileri geri koşmaz, çok lazım olmadığı müddetçe pres yapmaz, ikili mücadelelerde çok da baskın taraf değildir. Guti’nin en büyük dezavantajı da budur. Real Madrid’de çok fazla ilk 11’de oynamamasının da bunda sebebi olabilir. Önemli olan şey, Beşiktaş ortasahasındaki elemanların Guti’nin yarattığı bu pres yetersizliğini çözmesi.

Özet olarak, ben Guti transferini Beşiktaş adına yararlı görüyorum. İyi bir ofansif ortasahadır, kanatları işletir, golcüye pozisyon hazırlar ve takıma her sezon 10-15 gol garantisi verir. Ancak dediğim gibi, defansif olarak üst düzey bir futbolcu değildir. 33 yaşındadır, görmüş geçirmiştir ve Beşiktaş’ta gücünün ne kadarını gösterir bilemem ama kağıt üzerinde son derece iyi bir transfer olarak gözüküyor.

Beşiktaş da bu sezon iyi bir hava yakaladı ve boş bir hava değil bu. Quaresma özüne döner, Guti ile beraber iyi bir hava yakalarlarsa Bobo ya da yerine gelecek olan golcü sezonun gol kralı olabilir.

Sıkı bir rakip oldu Beşiktaş...

0 yorum:

Yorum Gönder

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.