Şu an Galatasaray medyasının gündeminde Galatasaray'ın neden bu kadar kötü oynadığı ve bu kötü oyunda Rijkaard'ın ne kadar payı olduğu tartışırken bir yandan da yapılan, yapılmayan ve geç yapılan transferler yüzünden yönetim suçlanıyor.
Galatasaray gibi her daim şampiyonluğu hedefleyen ve bu hedefe giderken de kaliteli ve taraftarını cezbeden futbol oynaması gereken baş kulüplerde teknik direktöre güdük bir kadro verip ondan takımı şampiyon yapmasını bekleyemezsiniz. Rijkaard, Avrupa Kupası'ndan elendikleri Karpaty Lviv maçının ardından bu konuda yönetime dokundurmuş, kadronun "yetersiz" olduğundan bahsetmişti. İstediği futbolcuların alınmadığını veya geç alındığını, alınanların da yolunun hemen sağlık heyetine düştüğünden dert yanmıştı. Bir teknik direktör bu konuda serzenişte bulunabilir ve kadrosunun şampiyonluk için yeterli olmadığını söyleyebilir. Bu kabul edilebilir bir durumdur. O teknik direktörün taraftarın nezdinde kredisi fazlaysa da başarısız sonuçların ardından suç genelde kendisine değil kadroya ve hocaya böyle bir takım veren yönetime atılır. Rijkaard, bu anlamda belki Beşiktaş teknik direktörü Bernd Schuster ile beraber taraftar gözünde kredisi en fazla olan teknik direktör ve henüz o kaos ortamı oluşmuş değil, mağlubiyetlerin ardından taraftarın dilinde Rijkaard değil kadro ve yönetim var.
Ancak... Ancak tüm sezon boyunca alınan her mağlubiyette ve oynanan her kötü futbolda taraftarın hataları Rijkaard'da değil de kötü bir kadro oluşturduğu gerekçesiyle yönetimde araması biraz ilginç. Hırsızın hiç mi suçu yok?
Taraftarın dilinde genelde Milan Baros sakatlandığında orda oynayacak futbolcunun olmaması var. Neden Baros'un yerine oynayacak net bir santrfor yok deniyor ve haklılar da. Keza 3'lü ortasahanın hiçbir tarafında oyunun hem defansif hem de ofansif dengesini sağlayabilecek, trend tabirle "iki yönlü oyuncu" yok ve alınmadığı için de eleştiriler var.
Fakat forvetsiz denilen takımın forvetinde Kewell oynuyor, kanadından Juan Pablo Pino, ofansında Avrupa'nın en iyilerinden Misimovic, defansında Avustralya Milli Takımı kaptanı Lucas Neill ve her ne olursa olsun bu lig için standartın üzerinde bir Servet Çetin var.
Arda yok, Milan Baros yok. Bu ikisi varken Galatasaray geçen sezonun başında müthiş bir giriş yapmıştı ve bu futbolcular gözle görülür bir şekilde takıma katkı sağlamışlardı. Ama sezonun sonuna doğru Galatasaray tepetaklak giderken bu iki futbolcu yine kadrodaydı ve Galatasaray'ın öyle büyük sorun yaşatacak cinsten sakat bir futbolcusu da yoktu. Galatasaray geçen sezonu 3. bitirirken suç kimdeydi? Kadro? Yönetim? Rijkaard?
Geçen sezona dönelim.
Rijkaard gittiği her takıma modern 4-3-3'ü aşılamaya çalışıyor. Galatasaray'a gelirkenki yarattığı heyecanın sebebi de kimlik kartında Barcelona ile yaşadığı başarıların yanı sıra kendisinden beklenen güzel ve hücum futboluydu. Rijkaard Galatasaray'a da bu sistemi uygulatmaya çalıştı, Arda'yı orta sahanın merkezine koydu ve kanatlarda Kewell-Keita ikilisinin Baros'u beslemesiyle şahane bir takım ortaya çıkardı. Takımlara karşı fiziksel üstünlükten ziyade teknik futbolcuların gol yaratmasıyla galip geliyordu. Ancak Hollandalı'nın kafasındaki futbolla Türkiye'deki oynanan fiziki futbol birbirine uymadı. Galatasaray zamanla sert takımlara karşı kolay yıprandı, çözüldü ve sezon başındaki takım yerine istikrarsız, görüntüsü kötü bir takım ortaya çıktı.
Ancak Rijkaard hücumu ön planda tutan bu 4-3-3 sisteminden sezon boyunca hiç vazgeçmedi ve sorunları çözmek adına sisteminden hiç vazgeçmedi. En başta bahsettiğim teknik direktörün göstermesi gereken hüner burada ortaya çıkıyor. Pekalâ bol hücumu düşünen 4-3-3'ten ziyade daha garantici ve bu ülkeye en çok uyan 4-2-3-1'e dönebilirdi. Yapmadı, bildiğini okudu ve sonuç malum.
Rijkaard yönetimi suçluyor, taraftar Rijkaard'ı çok seviyor ve onlar da yönetimi suçluyor. Sorunun yalnızca kadroda olduğu fikri ön plana çıkıyor. Halbuki hiçkimse Rijkaard'a elindeki kadronun hiç de fena bir kadro olmadığını söylemiyor. Belki bu kadro şampiyonluk için yeterli olmayabilir ancak bu takım bu kadar da kötü futbol oynar mı? Kadro çok iyi değil de hocanın hiç mi suçu yok?
Bugün Bundesliga'nın lideri Mainz'ın kadrosundan hangi futbolcuyu sayabilirsiniz? Kimi tanıyorsunuz, kimi tanıyordunuz? Başındaki teknik direktör 37 yaşında. Takımın önliberosu Beşiktaş'ın gönderdiği 34 yaşındaki Miroslav Karhan. Geçen sezon Kolombiya liginde oynayan Elkin Soto ortasahada top koşturuyor. Schalke'den kiralık alınan 20 yaşındaki Holtby ofansif ortasaha pozisyonunda oynuyor ve takımın yıldızı 19 yaşındaki Andre Schürrle daha geçen sezon altyapıda oynarken bu sezon ikinci yarılarda oyuna girip takımını kurtarıyor ve Hoffenheim'ın gözüne girerek gelecek sezon için anlaşma sağlıyor. Forvetleri 24 yaşındaki Sami Allagui ve 23 yaşındaki Adam Szalai. Bu genç, tecrübesiz ve potansiyel taşımaktan başka bir özellikleri olmayan futbolcular nasıl oluyor da Bundesliga'da 7 maçta 7 galibiyet alırken Bayern Münih'i deplasmanda yeniyorlar? Ve nasıl oluyor da bu 7 maçta toplam 3 kez geriye düşüp maçı kazanma başarısını gösterebiliyorlar? Hangisini sezon başında Galatasaray'daki herhangi bir oyuncuya tercih ederdiniz? Hiçbirini arkadaşım, hiçbirini. Bu kadro teknik direktör Thomas Tuchel'in (üstelik kendisinin ilk teknik direktörlük deneyimi) üstün taktiksel ve psikolojik çabaları sayesinde bugün buradalar. Ve Mainz'ın tek bir taktiği yoktur, maçtan maça, hatta dakikadan dakikaya değişebilir. Tuchel her maça farklı bir taktik anlayış ile çıkar ve skor ve dakikaya göre taktiksel değişiklikler yapabilir. Belki Mainz şampiyon olamayacak ama bana inanın ilk 7'nin dışına da çıkmayacaktır.
Sorun yalnızca kadro değil. O kadroyu iyi işlemesini bilen bir teknik direktöre de ihtiyaç var. Rijkaard'ın teknik direktörlük geçmişi bunun üstesinden gelebilecek kalitede. Elbette sorunları çözmesini biliyordur, belki de çözecektir de.
Ancak taraftarlar artık yönetimi suçlamak yerine biraz da Rijkaard'ı sorgulamalı bana göre.
0 yorum:
Yorum Gönder