Metin Üstündağ
Can Barslan
Onlar iki usta yazar-çizer. Metin Üstündağ (Mest-Üst, üstte) ve Can Barslan (altta). Son demde Leman ve Penguen dergilerinden takip ettiğimiz ikiliyi bilenler bilirler ki gönül verdikleri renkler farklıdır. İstedik ki bir derbi de onlar oynasın. Sahayı kendileri seçti; langırt masası! Beyoğlu'nda buluştular, maç öncesinde birbirlerine ikramda bulundular, galibiyet yemini ettiler, sahaya çıkıp hünerlerini gösterdiler. Oyunları ve maç sonu sohbetleri gösterdi ki üstat mertebesindeki iki romantik komik adamın kitabında alan daraltmaya asla yer yok. Onlar geniş alanın füleli mizahçıları.
Metin Oktay, Galatasaraylı Met-Üst'ün isim babası.
Can Barslan için doğuştan Fenerli demek yanlış olmaz. Babası, annesi, dedeleri, nineleri, dayıları Fenerbahçelidir. "Döverlerdi zaten oğlum Fenerli olmasaydın!" diyerek takılıyor Metin Üstündağ. Met-Üst ise uzun yıllar futbola dudak bükmüş, "Futbolu afyon olarak görüp siyaseten sevmezdim" diyor. Onu, Mustafa Denizli'nin Şampiyon Kulüpler Kupası'ndaki yarı final oynadıkları yıl etkilemiş. "Taksim'den geçiyordum. Bir baktım millet kamyonetlere, arabalara doluşmuş bayrak sallayıp bağıra çağıra eğleniyor. Taksim'de 1980 sonrası ilk kez öyle bir kalabalık görüyordum. 'Ha kızıl bayrak, ha takım bayrağı taşımışım' diye düşündüm. Hatta bunlar daha da coşkulu!" Galatasaraylı olmasını ise aile içi bir sohbet etkiler: "Adımın Metin Oktay'dan geldiğini öğrendim. Babam Beyoğlu'nda kulübün sokağında büfecilik yapmış ve benimli ilgili 'Galatasaray altyapısına getiririm' diye hayaller kurarmış. Fakat hastalık geçince Toto'yu yatırıyorum. Bunları hiç konuşamadım babamla. Tam konuşma çağına geldim, babamı kaybettim. Bana da babamdan yadigar Galatasaray kaldı."
Can Bartu, Can Barslan'a adını vermiş bir efsane...
Can Barslan, ilk maçlarına babasıyla gider: "O günlerden aklımda kalan çubuklu sarı-lacivert formaların sahaya çıkış anıdır. Hala Fenerbahçe'nin çıkış tünelinde gözükmesi içimi ürpertir." Gol anındaki coşkuyu, o insanlıktan çıkış anını da ekliyor hemen: "Gaziantepspor'a karşı 3-0 ikinci yarı 4-3 yaptığımız maçı asla unutamam. Dördüncü golde tımarhanede miyim, deli miyim normal miyim, her şey birbirine girdi. Bu bir bilinç kaybı. Bu duygunun hayatta başka bir karşılığı da yok. Hastaneye gittin, eşin doğum yaptı ve çocuğun oldu. Hastanenin koridorunda yuvarlanamazsın, "Anaaaaaaagh!" diye anıra anıra bağırıp birinin omzundan diğerine binemezsin."
Met-Üst pası alıp devam ediyor: "Doktoru öpemezsin bir kere. Manyakça bir şey abi. Tanımadığın adamı öpüyorsun." Konu 4-3'e gelince Met-Üst bir itirafta bulunuyor: "Fener'in Galatasararay'ı 3-0'dan 4-3 yendiği maçta Fenerli olmak istemiştim."
Met-Üst, futbolu felsefesinden dolayı seviyor. Futbolun kendine has deyimlerini metafor olarak kullandığını belirtiyor. "Son zamanlarda takıldığım laf: Hakem, topun oyun dışında olduğu kayıp zamanı süreye ekledi. Marcel Proust'un 'Kayıp Zamanın Peşinde' başlığı gibi... Dergide bir şeyi kısa yoldan anlatmak için kullanırım futbol deyimlerini. Futbol tüm unsurlarıyla çok değişik bir dünya. Bir süre sonra kodları çözmeye başlıyorsun. Hakan Şükür iki günlük sakalla çıkarsa biliyorsun ki morali bozuk; o gün gol atamaz."
Met-Üst ayrıca taraftarlığın millet içinde millet olma halini güzel buluyor ve "tribün geçmişi olan herkesin futbolu seveceğine" inanıyor.
Can Barslan, dedesinin ölüm döşeğinde bile kendisiyle Fenerbahçe'yi konuşacak kadar takımını sevdiğini söylüyor. Bir de anlatıyor: "Geçmiş zaman, dedem bir Fenerbahçe - Galatasaray maçına gidiyor, anneannemi de 'Gel, çok güzel maç olacak' diye zorla yanına alıyor. Çok kalabalık. Bilet bulamıyorlar. İnsanlar tel örgüde delik açmış, içeri sızıyorlar. Dedem 'Durun hanım var' diyerek kalabalığı yarıp telin önüne yanaşıyor. Kendi geçiyor ama anneannem şişman kadın, sıkışıp kalıyor. Dedem anneannemi çekiştiriyor, millet de arkadan 'hadi be kardeşim' diye homurdanıyor. Dedem bağırıyor: 'Millet bir el atın'. Anneannem 'Allah senin cezanı versin adam' demeye kalmıyor, kalçasından gelen destekle giriveriyor içeri."
Met-Üst etkilendiği bir tribün hikayesini anlatıyor: "Fenerbahçe tribününden biri Bursa tarafında cezaevinde yatıyor. Bursa deplasmanına giden arkadaşları, onu unutmuyor, çekiyorlar otobüsü cezaevinin önüne ve tezahüratlarla arkadaşlarının ismini bağırıyorlar. Jandarma teyakkuzda. Vuracaklar. 'N'oluyo lan? Adam mı kaçıracaklar' derken, içerideki, tezahüratları dinleyip ağlıyor sadece."
Met-Üst ise klişelerle konuşanlardan bıkmış: "Adam gol kaçırıyor, yanımdaki 'Son hareketi yapamıyor' diye sinirleniyor. Sinirlenirim ben buna. Ulan hangimiz son hareketi yapabildik ki bu hayatta? Buradayız maç seyrediyoruz, sen o'sun, ben bu'yum, son hareketi yapabilsek kim bilir ne olacağız? Memleket olarak son hareketleri yapabildik mi!" İlgilerini en çok taraftar halleri çekiyor. "Adam top oynuyor, herif "Ruhsuz ib..ler" diye bağırıyor" diyerek en çok dikkatini çeken taraftar tipini anlatıyor Met-Üst: "Oğlum, futbolculuk adamın ekmek kapısı. Sahada işini yapıyor. Diyelim ki sen garsonsun, çorba getirirken biraz yavaş getirdiğinde müşteriler koro halinde 'Ruhsuz ib..' diye bağırıyorlar mı sana? Öyle bağırsalar işini yapabilir misin? Empati kurduğun zaman anlıyorsun ki futbolcuların işi çok zor."
Konuyu 6-0'lık yenilgiye getiriyor Met-Üst: "Galatasaray 6-0 efsanesinin gerginliğini aşamıyor. Bir 7-0 olsa rahatlayacak ama Hasan Şaş'ın konsantrasyonu gibi derbide 'Ne yapıyoruz lan' dediği anda skor 2-0'a gelmiş oluyor! Kafa hep 6-0'da ve Fener taraftarı da bunu çok iyi kullanıyor." Bu skoru duyduğunda boğanın kırmızıyı görüp sinirlenmiş haline benzettiği Galatasaray için gerçek niyetini açıklıyor: "O yüzden her maçtan önce şunu diliyorum: 7-0 olsun bizim olsun!" Met-Üst heyecanlı heyecanlı bunları anlatırken Can Barslan ise sadece gülümsüyor.
4-4-2
0 yorum:
Yorum Gönder