Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

21 Şubat 2011 Pazartesi

Bahaneler


Mehmet Demirkol'un güzel bir tespiti var. Beşiktaş'ın hem sezon başında hem de devre arasında yaptığı bol yıldızlı transferler, camiada "Bu iş tamamdır" havası oluşturdu. Haliyle ikinci devreye girerken koyulan "17'de 17" hedefine, gerçekçilikten ne kadar uzak olursa olsun, yapılabilir gözüyle bakıldı. Ancak geçmişte Fenerbahçe'nin, geçen sene de Galatasaray'ın deneyip başarısız olduğu bir stratejiydi bu. Yalnızca kariyerli futbolcular alınarak şampiyon olunsaydı Manchester City şimdiden şampiyonluğunu ilan etmişti. Ya da Abramovich, Chelsea'de koyduğu Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu hedefine çoktan ulaşmıştı. Ama bu çark böyle işlemiyor. Daha çok yıldızı olan, saha içerisinde daha çok artistik hareketler yapan takımlar değil; bol savaşçısı olan ve "yapması gerekeni yapan" takımlar şampiyon oluyor. Premier Lig'de City değil United zirveye oynuyor.

Ama gerçekten benim gibi bir Fenerbahçeli'yi dahi heyecanlandıran müthiş transfer sirkülasyonu sonucunda camiada şampiyonluk için büyük bir umut ışığı doğdu. Ancak 17'de 17 hedefiyle girilen ikinci devrede an itibariyle 5'te 1 gibi bir felaket ortaya çıktı. Bunun sonucunda da Beşiktaş yönetimi ve teknik kadrosu "Neden olmuyor?" sorusunun cevabını aramaya başladı. Cevabı kendilerince buldular. Suçu başta hakemlere, sonra da rakiplere attılar. Yönetim Beşiktaş'ın önünün "kasten" kesildiğinden bahsetti. Schuster ise -haliyle- Türkiye'deki takımların çok defansif oynadığını, 10 kişiyle topun arkasına geçtiklerini söyledi. Bu olaydan ustaca bir hamleyle sıyrıldılar, ya da öyle sandılar.

İkinci devredeki Beşiktaş maçlarına bakalım. Bucaspor maçı. Farklı kazanıldı, maçın ardından hakem ya da rakiple ilgili tek kelime söylem yok. Sonra İBBSpor deplasmanı. 2-1 kaybettiler. Mehmet Aurelio'nun kırmızı kartını direkt olarak skora endekslediler ve hakem satılmış, federasyon da taraflı olmuş oldu. Maçın ardından açıklama yapan Mete Düren o pozisyondaki kırmızı kartın yalnızca Aurelio'ya değil tüm takımlardaki futbolculara verilmesini tavsiye etti. Ancak aynı deplasmanda, aynı pozisyonda Alex'e çıkarılan kırmızı kartı unutmuştu herhalde. Haliyle Beşiktaş bir maçı daha haketmeyerek kaybetmiş oldu. Ardından içeride Karabük maçı. 1-1 berabere sona erdi. Maçın ardından tiyatroya bakın. Hakem her iki taraf adına rezalet bir maç yönetmişken, Beşiktaş yönetimi yalnızca kendilerini haklı çıkaracak bir şekilde bir basın toplantısı düzenlediler. Federasyona, hakemlere ve Aziz Yıldırım'a verip veriştirdiler. Akıllarına hiç Emenike'nin penaltı pozisyonu ya da yine Emenike'ye yapılan acımasız bir İbrahim Toraman faulü gelmedi. Daha sonra deplasmanda Ankaragücü maçı. Serdar Özkan'ın erken golüne cevap veremediler, sahadan 1-0 mağlup ayrıldılar. Ardından Schuster klasikleştiği üzere, "Türkiye'deki takımlar çok defansif oynuyorlar, sürekli topun arkasına geçiyorlar. Biz Avrupa'da daha çok başarılı oynuyoruz çünkü oradaki takımlar farklı, bize daha çok benziyorlar" anlamına gelen bir açıklama yaptı. Son olarak da Fenerbahçe maçı. Kritik bir 3 puan kaybı. Bu kaybın ardından Mete Düren yine ağzını yaya yaya hakeme yükledi skoru. Gökhan Gönül'ün 79. dakikada atılması gerektiğini söyledi. Skor 4-2 idi bu dakikada.


Yukarıdaki paragrafı alaycı bir üslupla yazdığım sanılmasın. Kimseyi küçümsemek gibi bir niyetim yok. Geçmişte hakem kararları yüzünden canı çok yanmış, hatta bu yüzden şampiyonluğu dahi kaçırmış (16 dakika) bir camianın taraftarı olarak Beşiktaşlılar'ın bu serzenişlerine kulak veriyorum. Ancak her puan kaybının ardından, skora etki etsin ya da etmesin, her yanlış hakem kararında olayı büyütüp komplo kıvamına getirmenin bir manası yok. Fenerbahçe'nin Beşiktaş'ı yendiği maçta hakemin Beşiktaş aleyhine skora tesir eden yanlış bir kararı yok. Aksine, maçın hemen başında Ekrem Dağ'a çıkmayan bir kırmızı kart var. Ve Ferrari'nin Lugano'yu adeta bir güreşçi gibi yere sendelediği pozisyon da var. Yani aslında işe bu yönden bakacak olursak, Fenerbahçe aleyhine skora tesir eden 2 net yanlış kararı var hakemin. Haliyle Skor 4-2, dakika da 79 iken Gökhan Gönül'e verilmeyen ikinci sarı kartı Federasyon - Fenerbahçe - hakem triosuna komplo planlarıyla bağlamak, çok acımasız bir maç sonu demeci bana kalırsa.

Dediğim gibi, Beşiktaş'ın her puan kaybını dış mihraklara bağlaması basit bir bahaneden öteye geçemez. Oturup düşünüp özeleştiri yapmaları gerekli. Biz nerede yanlış yaptık diye düşünmeleri, bir düşünce revizyonu gerçekleştirmeleri gerekli. Federasyonun ve MHK'nin kendilerine karşı kurdukları sözde komplo teorilerinden de vazgeçmeleri gerekli.

Bahaneler kolay. Ama inanılmaz bir şekilde, Beşiktaş camiasında ve spor medyasında, Beşiktaş'ın mağlubiyetini yalnızca Ferrari'nin oyundan atılmasına bağlayanlar var. "Ferrari atılmasaydı siz biraz zor alırdınız bu maçı" diyorlar misal bazı Beşiktaşlı dostlarım. Eee? Ne olmuş yani? Bu, bir derbi maçında olabilecek en normal senaryolardan biri değil mi? Ne bekliyordunuz ki? Rakibi 10 kişi kalmış bir takım, hele de bu bir derbi maçıysa, karşı kalede daha etkili olur. Bu futbolun en değişmez kurallarından biridir. Beşiktaşlılar'ın yıllardan beri şahit olduğumuz bu derbi senaryosundan kendilerine pay çıkarmalarının anlamı ne? Başka ne bekliyordunuz ki yani? İşin en acı tarafı, bu olaydan dolayı gururlanmaları. Yani neredeyse Fenerbahçe'nin maçı haketmediğini söyleyecekler. Hatta 3 puanın kendilerine iade edilmesini de isteyebilirler. Ferrari'nin ihracından sonra maç çok net bir şekilde Fenerbahçe'ye döndü, bu kesin. Ama kardeşim, o zaman atılmasaydı yahu. Dia'nin direkten dönen şutu gol olsa, daha 20. dakikada takım 2-0 geriye düşse, bu sefer suçu kime atacaktınız? Tüm skoru Ferrari'nin oyundan atılmasına bağlayıp rakibin oynadığı futbolu küçümsemek, hiçbir Beşiktaşlı'ya yakışmıyor.

Artık bahanelerden vazgeçip gerçekleri konuşmalılar. Hakemlere gene itiraz etsinler, arada sırada 3 puanın net bir hakem tarafından engellendiğini söylesinler ama her maçtan sonra değil. Her maç bunu söyleyince komik oluyor çünkü.

0 yorum:

Yorum Gönder

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.