Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

10 Haziran 2011 Cuma

Aykut Kocaman'ın Psikolojik Katkısı (Şampiyonluk Yazıları - 2)


En son söyleyeceğimi en baştan söyliyeyim. Geçen sezonun travmasının ardından sezona kötü girildi fakat devre arasından muhteşem dönüldü. Ve artık Fenerbahçe maçları formasıyla kazanmaya başladı. Bu müthiş piskolojik dönüşüm, Aykut Kocaman'ın eseridir.

Sezon başını hatırlayalım. Son maçta bir kez daha kaçan şampiyonluk, Cristoph Daum'un gönderilişi, pek de etik olmayan bir şekilde Aykut Kocaman'ın takımın başına geçişi, transferlerin her zaman olduğu gibi kampın ertesine yetiştirilişi ve bu süreçte oynanan Avrupa maçlarında çok kötü sonuçların alınışı. Ve de en büyük tartışma konusu olan Kocaman - Alex psikolojik savaşı... Bu 2-3 aylık periyotta, Fenerbahçe taraftarlarının ileriye dair umutları pek yoktu. Aykut Kocaman nasıl bir teknik direktördü? Alex'siz bir takım başarılı olabilir miydi? Yeni transferler uyum gösterecek miydi?.. gibi sorular kafaları kurcalıyordu ve akabinde ligdeki vasat sonuçlar, umutların yavaş yavaş karamsarlığa evrilmesine neden oldu.

Ancak Aykut Kocaman her demecinde bu takımdan beklentisinin büyük olduğunu, toparlanacaklarını, sezonu şampiyon tamamlayacaklarının söylüyordu. Camianın kasvetli havasına aldırış etmeden umudunu korudu, sinmedi ve camiayı ayakta tutmaya yarayan şeyler söyledi. Ve de söylemekle kalmadı, ilk önce Alex'le olan sorununu çözdü, ardından takımdaki birlikteliği kuvvetlendirdi; hem kendini geliştirdi hem de takımı değiştirdi.

İlk yarının ikinci bölümünden itibaren Fenerbahçe iyi sonuçlar almaya başladı. Oynanan oyun belki iyi değildi ama en azından takım kazanıyordu. Coşku yoktu belki, tribünler de mest olmuyordu; ancak bu sezonun ikinci yarısında düzelebilirdi.

Ancak bir anda Andre Santos krizi patlayıverdi. Andre Santos Sabah gazetesine verdiği demeçte Aykut Kocaman'ın futbol fikrini beğenmediğini, Cristoph Daum'un daha iyi bir teknik direktör olduğunu söyledi. Bu olaydan sonra herkes Andre Santos devrinin bittiğini düşünürken, Aykut Kocaman öyle düşünmüyordu. Sezonun hikayelerini yazan medya mensuplarından öğrendiğimiz kadarıyla, devre arası ve sonrasındaki 2-3 haftalık dönemde, Aykut Kocaman ile Andre Santos arasındaki gerilim teknik direktörü tarafından çözüldü. Kendisini eleştiren oyuncunun kadro dışı bırakmak gibi bir basit ve kolaycı yolu seçmedi, iletişim kurdu, oyuncusunu eleştirdi ve o Andre Santos, ikinci yarının en önemli futbolcularından biri olurken şampiyonluk maçında ilk golü atan adam oldu.

Aykut Kocaman kendini geliştirirken takımı da geliştirdi dedik. Bunu boş bir cümle olarak algılamayın. Atılan her kritik ya da normal golden sonra takımın nasıl kenetlendiğini, oyuncuların nasıl sarmaş dolaş olduğunu hatırlayın. Fenerbahçe, başındaki liderin sayesinde şampiyonluk havasına daha Kadıköy'deki Trabzonspor maçında girdi.

Ve hoca elindeki her oyuncudan maksimum performansı almayı başardı. Andre Santos başka bir adama dönüştü. Alex, gönderilsin diye tartışılan bir adamken takımın bir numarası oldu; attı, attırdı, maç kurtardı. Mehmet Topuz sağ kanatta hem ofansif hem defansif oynadı, yetmedi skoru koruma düşüncesinin belirdiği anlarda orta sahayı üçledi, tam bir görev adamı oldu. Mamadou Niang sakatlık dönüşleri belki tekniğinden biraz kaybetmiş olarak döndü ama sürekli koştu, çabaladı, bozdu. Uzuun bir süre boyunca sürekli yedek kalan, çoğu maçta sonradan dahi oyuna girmeyen Miroslav Stoch ligin son haftalarında takımın aslarından oldu. Bazen kilidi açtı, bazen hücuma renk kattı. Küsmemiş bir şekilde son derece güçlü olarak geri dönmüş olması yalnızca oyuncunun bireysel başarısı değildir, burada bir teknik direktör hamlesinden bahsetmek gerekir. Ve Daniel Gonzalez Güiza... Evet, Buca maçında dek yalnızca 8 dakika oynayabilen Güiza, kritik durumda olan Buca maçına sonradan girdi ve topla ilk buluşmasında takımını öne geçirdi.

Ve de sezonun bence en güzel hareketlerinden biri: Ankaragücü maçında durum 4-0'ken kullanılan bir frikikten önce topun başına geçen Alex, Mehmet Topuz'un bir isteğiyle karşılaştı. Mehmet frikiği kendisinin kullanmasını istiyordu. Zira büyük umutlarla geldiği Fenerbahçe kariyerinde toplam 2 golü vardı. Belki özgüven depolamak, belki kendini kanıtlamak istiyordu. Kazanılması garanti olmuş bir maçta böyle bir şey denenebilirdi. Alex'e isteğini iletti ancak kaptan kabul etmedi. Mehmet Topuz üzüldü, yüzü asıldı. Alex frikiği gole çevirince Topuz'un içinde büyük ihtimalle fırtınalar kopmuştur ancak o yine de bunu büyütmedi. Kafasını çevirdi, oyununa devam etti. Artistlik yapmadı :) Ve o Mehmet Topuz, 6. golü atan Alex'e golün pasını veren kişiydi. Maçtan sonra bu durum çok fazla konuşulmadı, büyütülmedi. Birkaç sezondur Galatasaray ve Beşiktaş'taki oyuncu kavgalarını düşününce, bu durumun güzelliği daha net anlaşılabilir.

Sonuç

Her oyuncunun katkı verdiği, mücadele ettiği, küsmediği, aidiyet duygularının had safhaya çıktığı bir takımda ortam değişiyor, güzelleşiyor; güzel oynanmasa dahi bir şekilde sonuçlar alınıyor. Bu net bir şekilde Aykut Kocaman başarısıdır.

Diriliş (Şampiyonluk Yazıları - 1)

0 yorum:

Yorum Gönder

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.