3 maç içerisindeki en sönük, en beklentilerimin altındaki, en sevimsiz maçtı. El Classico'dan, daha doğrusu büyük rekabetlerden benim beklentilerim bellidir. Benim için o gerginliği sahada görmek yeterlidir, güzel futbol ikinci plandadır. Real Madrid - Barcelona eşleşmelerinde de, henüz ilk maçtan itibaren ben safımı belli etmiştim. Real Madrid'den yana olacağımı, bol gol beklemediğimi, yalnızca Mourinho'nun o sanatsal defansif kurgusunu tekrarlamasını, mümkünse de tüm maçlarda bir tık ileri götürmesini beklediğimi söylemiştim. Bu blogda değil ama sohbet ortamlarında...
İlk iki maç bu anlamda kötü değildi. İlk maçta 5-0'ın acısını dindirmek ve diğer 3 maçın öncesinde takıma özgüven kazandırmak için Mourinho Real Madrid'i geçen senenin Inter'ine çevirdi. Top rakipteyken C. Ronaldo en ilerideydi, geri kalan 9 oyuncu ise geride alanları kapatarak, rakibin tehlikeli bölgeye inmelerini engellemişti. 7-2-1 gibi bir dizilişle oynamışlardı. Kırmızı kart ve gelen golün ardından Mesut oyuna girmiş, son 20 dakika Real Madrid toparlanmış, maç 1-1 sona ermişti.
İkinci maç olan Kral Kupası maçında ise defansif anlamda Mourinho bir değişime gitmedi. Yine savunma önünü kapamışlar, yine hücumda dikine paslarla etkili olmuşlardı. İlk maçta yapamadıkları şey olan net pozisyon bulma konusunu ise bir nebze olsun çözmüşler, pasları hücum bölgesinde daha verimli kullanmışlardı. Di Maria'nın C. Ronaldo'ya attırdığı gol de, tam bir kontr-atak takımı golüydü.
Real Madrid, ya da serinin ilk iki maçı için konuşacak olursak; "Real Mourinho", bu iki sınavdan başarıyla geçti. Serinin ikinci bölümünün ilk ayağı olan Şampiyonlar Ligi ilk maçında benim beklentilerimin yükselmesinin sebebi de buydu. Mourinho Madrid'e ŞL kupasını son olarak kaldıran adam olarak geldi. 10 yıldır bu arenada kayda değer bir başarısı olmayan Real Madrid'i, yıllar sonra kupa sahibi yapmak istiyor. Bu alana daha çok yüklenmesi gerekiyor haliyle.
Geçen sezon Inter'in başındayken Barcelona'yı 3-1 yenmişler, bu maçta gayet güzel, hücum-savunma dengesini tutturmuş bir takım görüntüsü vermişlerdi. Barcelona'ya 3 gol atabilme başarını göstermişlerdi. Mourinho ikinci maçta ise popülaritesini bir kat daha arttıran o enfes savunma taktiğini uygulatmış, Camp Nou'da final biletini kapmıştı.
Yani Barcelona'yı yenebilme potansiyeline sahip bir teknik direktör olduğunu göstermişti. Ve Barcelona'nın nasıl mağlup edilebileceğini de en iyi o biliyor, bunu kanıtlamıştı. Ancak geçen gece kendi sahalarında Barça'ya karşı aldıkları 0-2'lik mağlubiyet, Mourinho'nun hanesine bir eksi olarak geçmeli bana kalırsa. Ama mağlup olduğu için değil; Messi o iki güzel golü atamayadabilirdi. Fakat maç 0-0 bitse dahi söyleyeceklerim değişmeyecekti. Hatta Messi ilk golü atmadan önce bu yazıyı kafamda kurgulamış, Mourinho ile ilgili eleştirilerimi sıralamıştım.
Sebep ? Elinde bu denli imkan varken sen hala yalnızca defansı düşünüyorsun. Şampiyonlar Ligi gibi bir arenada oynuyorsun, hem kişisel hem de takım olarak büyük hedefleriniz var, rakibin stoperi devşirme, sol beki devşirme, en önemli adamlarından biri (Iniesta) yok ve sen hücumu neredeyse 5. plana atıyorsun. Her yönde eleştiriye değer bir davranış. Yani bu turu geçebilmen için gol atmak zorundasın. Lig maçı değil ki bu. Üstelik Camp Nou'da her yönden maça 1-0 geride başlıyorsun, turu orada geçmen imkansıza yakın. Özgüvenin de bu denli yerindeyken kendi evinde gol arasana!
Ben Mourinho'dan en azından şunu beklerdim. Göbekteki üçlünün (Pepe, Alonso, Lass) pozisyonunu diğer iki maça oranla daha ileriye atmasını. En azından orta yuvarlağın orada gezinmelilerdi. Baskı merkezi ileride kurulmalı, high-line olmasa dahi savunma hattı Ronaldo'ya biraz daha yaklaşmalıydı. Ancak zihniyet aynıydı. Takım gol yememeyi düşündü, üstelik kalelerini diğer iki maça oranla daha kötü savunarak. Ancak top kendilerine geçtiğinde de tehlikeli bir atak geliştiremediler. İşin kısacası, kazanmayı hak etmediler.
Xavi'nin pas yollarını tıka, Messi ve Villa'nın topla buluşmasını mümkün olduğunca engelle, buluşmaları gerçekleştiğinde de 2-3 kişiyle blokaj yap. Temel felsefe buydu. Ancak işe yaramadı. Gecenin kahramanı yine Messi'ydi.
Ben Mourinho'yu her platformda savundum. Onun savunma anlayışını modern futbolun en iyi olarak gördüğümü, kazanmayı her daim bildiğini söyledim. Fakat bu sefer olmadı. Kazanmak için gol atma çabası içerisine bile girmediler.
Sonuç ne oldu? Barcelona deplasmanda iki gol attı. Rövanşta Camp Nou'da Real Madrid'in iki kilit ismi Pepe ve Sergio Ramos oynamayacak, ayrıca Mourinho kulübede olmayacak. Tahminim Barcelona 2'den fazla gol atarak finale çıkacaktır.
Olaya daha geniş perspektiften bakmak amacıyla, rövanş maçından sonra bu blogda bir analiz yapmaya çalışacağım. Mourinho Barcelona'yı iki maçta nasıl durdurdu? Inter'deyken yapıp da Real Madrid'deyken yapamadığı neydi? Mourinho'nun savunma sistemi daha da geliştirilip Barcelona'nın daha iyi bir antitezi üretilebilir mi? Mourinho bundan sonra daha fazla neyi değiştirebilir? Hepsi için bir maç daha...
0 yorum:
Yorum Gönder