Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

29 Mart 2011 Salı

Türkiye 2 - 0 Avusturya


Türkiye A Milli Futbol Takımı, EURO 2012 yolunda hayati derecede öneme sahip olan Avusturya sınavından başarıyla geçti. Olası bir puan kaybında büyük bir ihtimalle havlu atacaktık ancak yetenekli ayaklar konuştu ve daha çok isteyen taraf kazandı. Artık önümüze daha umutla bakabiliriz.

Avusturya'nın geçtiğimiz günlerde Belçika'ya yenilip bizim maça final gözüyle bakmasını ben aslında çok fazla önemsemedim. Fizik olarak kötü durumda olacaklarını ve bizim de bu maça çok iyi hazırlanmış olmamızın bizi bir adım daha ileri attığını düşündüm... Tahmin edilenden daha kolay geçecek diye fikir beyan ediyordum ki öyle oldu. Zaman zaman doğal Avusturya baskısının haricinde kalemizde büyük tehlikeler görmedik.

Maça geçecek olursak.. İstekli başlayan taraf Türkiye oldu ve Belçika'yı kendi yarı sahasına itti. Topa sahip olarak ev sahibi avantajımızı kullanmak istedik lakin bu baskı pek de beklendiği gibi sürmedi ve Avusturya'nın katı defansı, hamlelerimizi kısıtladı. Geride çok iyi konuşlandılar, alanları çok iyi kapattılar ve bize boşluk vermediler. Maierhofer'in ileride tek kaldığı 4-5-1 dizilişiyle orta sahada agresif oynadılar. Hücumu çok fazla düşünmediler ve ilk olarak bizi durdurmayı seçtiler. Bununla birlikte biz oyun kurarken ileride çok sıkı ve seri preslerle defanstan top çıkarmamızı zorlaştırdılar. Stoperlerle Selçuk arasındaki mesafe bu yüzden çok kısaldı zira pas bağlantılarını kestiler. O yüzden Selçuk pasla oyun kuramadı, sürekli uzun top atmak zorunda kaldı. Ancak bu hava toplarını alacak net bir santrfor olmayınca hücumlar sürekli kanatlara yığıldı. Sol kenarda Hakan Balta - Arda uyumu vasatın üzerindeydi ve en azından bir birliktelik oluşturdular. Ancak aynı uyumu sağ kenar için söylemek zor. Gökhan Gönül ilk yarıda çok silikti ve sağ kenar hücumları Hamit'in üzerine yığıldı. Ki, ilk yarıdaki golun haricindeki en net pozisyonumuzu da Hamit'in bireysel çabası sayesinde bulduk.


Avusturya beraberlik için gelmiş, bu çok kısa bir süre içerisinde belli oldu. Defansif anlamda geçen senenin Inter'ini andırıyorlardı. Tek santrforu ileride bırakmışlar, geri kalan oyuncularıyla 40 metrede bizi savunuyorlardı. Hücumdaki alternatifleri ise çok kısıtlıydı. İlk opsiyon olarak kenar ortalarıyla Maierhofer'i bulmaya çalıştılar. Normaldir, 2.02'lik golcünüz varsa kullanmak istersiniz. Ki birkaç kez de kafa vurma şansını elde etti ama Ercan Taner'in dediği gibi bir Koller ya da Klose değil... İkinci seçenekleri ise hızlı hücumlarda orta saha elemanı olan Alaba'nın hızından yararlanıp onun sürpriz koşularından pozisyon üretmekti. Alaba hızını kullanarak defansın dengesini iki sefer bozdu, biraz daha dikkatli olsa golü de atabilirdi ama olmadı.

Özetle, Avusturya'nın hücum planı işlemedi, maçın, özellikle de ilk yarının, 40. dakika hariç, hiçbir bölümünde organize gelemediler. İlk organize hücumlarını 39. dakikanın bitimine yakın bir vakitte yaptılar. 7 oyuncusu birden bizim ceza sahası civarımızdaydı rakibimizin ve yaklaşık 1 dakika süren bir set oyunu oyunadılar ama bundan da sonuç çıkmadı.

Oyun sıkışmıştı. Avusturya iyi kapanıyordu. Ama devreye Arda'nın fırsatçılığı girdi. Hakan Balta'nın güzel taç atışını iki bilek hareketiyle değerlendirdi ve takımı çok kritik bir anda öne geçirdi.

Ardından değişen pek bir şey olmadı. Maç golden önceki seyrinde devam etti.


İkinci yarının başından itibaren başlayıp 70. dakikaya kadar süren "doğal" Avusturya baskısını normal karşılamak lazım ama bizim neden bu kadar kolay çözüldüğümüzün cevaplanması gerekir. Skoru korumak adına geriye yaslanmamızı ve bunun neticesinden Avusturya'nın biraz daha iştahla oynamasını kabul ediyorum, fakat skoru korurken bu kadar düzensiz oynamamız çok şaşırtıcı. Daha dengeli bir şekilde geriye yaslanmamız gerekirdi. Maç kısır geçiyordu ama Avusturya'nın direnci artıyor, üst üste birkaç korner kazanıyordu. Bu 20-25 dakikalık bölümü iyi analiz etmek gerekir. Allah'tan devreye Semih değişikliği girdi de maç koptu. Müthiş bir orta saha pası attı, Gökhan Gönül aynı güzellikte vurdu ve maç orada bitti. Semih golden önce Nuri'ye de çok şık bir pas atmıştı ama yan hakem yanlış bir kararka ofsayt gerekçesiyle oyunu durdurmuştu. Bu kadar kısa sürede maçın seyrini bu kadar değiştiren bir yedek oyuncumuzun olması büyük şans.

Semih'in en büyük özelliği, orta saha ile forvet bölgesindeki sentezlemeyi müthiş bir şekilde başarabilmesidir. Formda olmadığı zamanlar haricinde, oyuna sonradan girdiği her maçın seyrini bir şekilde değiştirmiş, oyuna hareketlilik getirmiştir. Çünkü çok zeki bir oyuncudur. Fenerbahçe'de Alex'in yokluğunda onun boşluğunu en iyi şekilde doldurabilecek nitelikte bir oyuncudur. Uğur Meleke'nin güzel deyimiyle, Semih de Souza'dır... Geriye gelir top alır, duvar pası yapar, oyunu geniş bölgeye yayar, uzaktan şut çeker ve kafa toplarına çok hakimdir. Ve bana göre bu ülkede Burak Yılmaz'la birlikte sahte 9 numara oyununu en iyi oynayan oyuncudur. (Kısmet olursa bu sahte 9 numara olayına detayıyla inmeye çalışacağım bu blogda, biraz daha zaman lazım.)


Ekstralar:

Neden bu kadar yavaş oynuyoruz? Kadro olarak çok fazla yaşlı oyunculara sahip değiliz. Fiziksel olarak da yıpranmamış olmamız lazım, bu takım 1 haftadır kampta. Ancak çok hantal oynuyoruz, işin kötü tarafı set hücumunu da pek beceremiyoruz. Daha kuvvetli rakipler karşısında ciddi zorluklar, tıkanmalar yaşayacağız bence.

Mehmet Ekici'yi beğendim. Soğukkanlı, ayaklarına hakim ve pasları yerli yerinde. Biraz daha zaman geçtiği takdirde bu takımım hücumda beyni olabilir.

Nuri Şahin hücumda pek fazla gözükmedi, bana göre biraz daha risk alsa hiç fena olmazdı. Ama dikkat çekmeyen bölgelerde çok güzel hamleler yaptı, güzel bir defansif orta saha işlevi gördü.

Dizilişimiz

Türkiye bugün 4-3-3 dizilişiyle oynadı. Diziliş birçok şeydir ama her şey değildir. Maç kazanma stratejinizin temel noktasını dizilişlerden başlatırsınız ama ne kadar güzel dizilirseniz dizilin bu maç kazanmanıza yetmez. Sistem ve taktiksel organizasyonlar (Kısmetse bu bilgi kirliliğiyle ilgili de bir şeyler yazmaya çalışacağım; diziliş, sistem, taktik vs. ) sizi hedefe götürür. Hiddink elindeki kadrodan çıkarılabilecek en uygun kadrolardan birini çıkarmış. Yalnızca santrfor Burak Yılmaz tercihini beğenmedim, bunun tutmayacağı belliydi.

Orta üçlüde Selçuk - Nuri ikilisi daha geride, Mehmet Ekici ise ofansif orta saha rolündeydi. Oyun kurulurken Selçuk stoperlerden pas alıyor, Nuri orta saha yuvarlağının ilk diliminde hazır bulunuyor, diğer dilimin etrafında da Ekici geziniyordu. Kanatlarda Hamit - Arda, en uçta ise Burak. Yetenekli ayaklar, müthiş oyun kurucular.

Bana göre 4-2-3-1 ile 4-3-3 dizilişleri arasında çok büyük bir fark yoktur. Temel nokta ofansif orta sahalarından bulunduğu konumdur. Bu orta saha elemanı eğer gerideki iki elemana yakın oynuyorsa bu diziliş 4-3-3'e daha yakındır. Kanat oyuncularının orta saha nitelikleri taşıyıp taşımadığı da önemli elbette. Hamit ve Arda 4-2-3-1'in kanat elemanları fakat biz bugün merkezi ileride kurduğumuz için kanatlar dibe daha çok yaklaştı.

Ofansif orta sahalardan bahsediyorduk. Misal Alex'li Fenerbahçe 4-2-3-1 oynuyor. Alex, Emre ve Selçuk'a defansif anlamda yardım etmiyor. Onun açığını ise biraz da Aykut Kocaman'ın isteğiyle kanatlardaki Topuz - Dia ikilisi kapatıyorlar. Ama bugünkü Türkiye'nin dizilişinde Mehmet Ekici Alex misali ikinci forvet olarak değil, ortadaki üçlünün bir parçasıydı. Geriye de yardım etti.

Sonuç1 (Diziliş): 4-3-3 oynuyoruz ve kanat oyuncularımızın çok yönlülükleri sayesinde birçok tek santrforlu dizilişe geçebiliriz. 4-2-3-1 ve 4-3-3 arası esnek bir dizilişte oynayabiliriz.

Sonuç2 (Maç): Hiddink bir yandan Avrupa Şampiyonası'nın planlarını kurarken diğer yandan geleceğin takımını kuruyor. Bu maça bir dönüm maçı olarak bakılabilir. Hem gruptaki konumumuzu kaybetmedik, hem de Mehmet Ekici'yi daha iyi tanıma fırsatı bulduk. Artık uzun bir süre rahat edebiliriz.

0 yorum:

Yorum Gönder

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.