Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

29 Ocak 2011 Cumartesi

Everton 1 - 1 Chelsea


Everton ilk 10 dakikaya topa sahip olarak başladı. Soldaki Bilyaletdinov ile en ileri uçtaki Saha değişmeli oynadılar, onları Rodwell destekledi. Merkez Saha idi. Başta Baines olmak üzere tüm toplar havadan Saha'ya gitti. David Moyes'in bu dakikalardaki planı, uzun topların Saha'ya ulaşması, Saha'nın indirdiği topların da orada bomba etkisi yaratıp ikinci toplarla etkili ataklar yapmaya çalışılmasıydı. Saha birkaç top indirse de, bu taktik tutmadı ve Ivanovic-Terry ikilisinin arasında sıkıştı kaldı Saha. Ardından Everton topu yere indirdi ve maç keyiflenmeye başladı. Fellaini'nin önderliğinde Everton topa sahip oldu ve etkili bölgede iyi paslaştı. Baines'in Gareth Bale'i hatırlatan bindirmeleri ile de çok etkili oldular. Her koldan tehdit ettiler Ancelotti'nin takımını. Topun olduğu yerde alanı sıkıştırdılar ve Chelsea'nin rahat top yapmasına imkan vermediler. Ancelotti ise yalnızca seyrediyordu. Chelsea etkisizdi. Saha içi dizilişte takımın bir sağ açığı yoktu. Ramires - Essien - Lampard orta üçlüyü oluşturmuşlardı. Sol kanatta Malouda, en ileride ise tek forvet Drogba vardı. Anelka ise gezgindi. Zaman zaman Bosingwa'nın sağ kanattan ileri çıkışlarında ona yardımcı olmasına rağmen sabit bir yeri yoktu ve bu sarhoşluğu maç boyunca hissetti. Everton'ın sağlam 4-5-1'i karşısında Chelsea top yapamadı. Arteta - Rodwell ve Fellaini, sıkı pres yaptılar ve zaman zaman da şok preslerle Chelsea'nin ileride çoğalmasını engellediler. Maç boyunca gol dışında Anelka'nın kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyon dışında da kalelerinde tehlike yaşamadılar. Hatta Coleman'ın enfes çalımının ertesinde çok rahat pozisyonda auta attığı top ağlara da gidebilirdi.

Velhasıl; ilk yarıda gol olmamasına ve çok aman aman pozisyonlar yakalanmamasına rağmen Everton'ın kontrolünde geçen bir maç vardı. İkili mücadeleler, tek toplar ve Everton'ın korkusuz futbolu sayesinde zevk aldık 45 dakikadan.


İkinci yarıya iki takım da tempo düşürerek girdi. Ben Ancelotti'den ikinci yarının hemen başında bir değişiklik bekliyordum ancak bunu yapmadı. Oyun planında da değişiklik yoktu. Rakibi şaşırtmaya yönelik uzun toplar yerini bulmuyordu, Drogba ve Anelka'nın iletişimsizliği de bu kısır görüntüye neden olmuştu. Buna rağmen Everton biraz daha defansif bir yapıya büründü. Hücumu tamamen ikinci plana atmasalar da, o ilk yarıdaki güzel futbolları da yoktu. Buna rağmen Chelsea Everton'ı zorlayacak pozisyonlar bulamadı. Maç ortada geçiyordu. Skoru da ya sürpriz bir gol, ya da duran toplar belirleyecekti. Nitekim Baines'ın kullandığı kornere çok net bir kafa vuruşu yapan Louis Saha, etkisiz oyununa rağmen takımını 1-0 öne geçirdi.

Golün ardından Everton daha da baskılı oynamaya başladı. Daha canlı, daha iştahlılardı artık. Kenarlarda Ashley Cole ve Bosingwa'nın yalnızlıklarını onlara baskı yaparak kullandılar. Bu yüzden Ashley Cole hücuma çıkamadı zira Phil Neville ve Coleman kendisine sıkı pres yapıyorlardı ve sürekli hücumdalardı. Keza sağ kanattaki Bosingwa, o kanadı tek başına kullanmaya mahkum olmuştu ve Bilyaletdinov ile Saha ikilisi onu çok zorladı. Chelsea'nin gardı düşmeye yakındı, Everton her an ikinci golü bulabilirdi. Ancelotti'nin takımı defansta Everton'ı karşılamakta zorlanırken aynı zamanda hücumda onları korkutacak bir organizasyon içerisinde de değildi. David Moyes'in takımı tehlikeli bölgeyi iyi kapatmıştı ve defansif anlamda iyi organize olmuşlardı, kendi yarı alanlarında boşluk vermiyorlardı. Bu kapalı defansta Chelsea'nin gol atması da çok zordu. Nitekim oyuna girdikten 5 dakika sonra golü atan Salomon Kalu, bu golü rakibin kornerinden sonra doğan bir kontr-atakta bulmuştu. Zor topları çıkaran Everton defansının yediği bu basit gol, onlar adına çok üzücüydü.

Durumun eşitlenmesinin ardından iki takım da bu skora razı gibiydi. Maçta tempo tekrar düştü ve 90 dakikanın sonuna kadar bu devam etti. Turun galibi Chelsea'nin sahasında oynanacak maçta belli olacak.

Bir not: Sahadaki varlığını yalnızca bonus kafasıyla değil oynadığı futbolla da belli eden Fellaini, biraz daha sağlam oynadığı takdirde Real Madrid, Manchester United seviyesine gelebilir. Bu zekası ve isabetli pasları takımı adına çok yararlı; tek eksiği biraz daha riskli oyun ve rakibe karşı fiziki üstünlük.

0 yorum:

Yorum Gönder

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.