Açıkça söylemek gerekirse Edinson Cavani'yi geçen sene yaz döneminde oynanan 2010 Dünya Kupası maçları öncesinde bilmiyordum. Adını duymuş olmakla birlikte, hiçbir maçını 90 dakika izlememiş; dahası kendisi hakkında bir fikir türütecek kadar bilgi sahibi olmamıştım. Geçen sezon Palermo ile yaptığı işler takdire şayandı; bir iki golünü görüp es geçmiş, yeteneğini göz ardı etmiştim. Ardından benim Dünya Kupası'ndaki desteklediğim takımlardan olan Uruguay ile birlikte oynadığı futbol dikkatimi çekmişti. Teknik direktör Oscar Tabarez, ona grup maçındaki Fransa maçı haricindeki tüm maçlarda ilk 11'de görev verdi ve çoğunda 90 dakika sahada kaldı. Uruguay'ın taktik ile mücadele gücünün müthiş karışımında en göze çarpan futbolcuydu Cavani. Forlan ve Suarez'i kanatlardan besliyordu. Ceza sahasına girişleri, top tekniği ve futbol aklı ile farkını belli ediyordu. Ancak bir olumsuz özelliği vardı; çok fazla ofsayta düşüyordu. Buna rağmen kupayı 1 golle kapadı.
Benim Cavani'yi takip edişim de Dünya Kupası'nın hemen ertesine denk gelir. İtalya Ligi'nde Palermo'dan Napoli'ye transfer olurken yanılmıyorsam eşine az rastlanan bir bonservis bedeli ödendi kendisine. Serie A içi transfer çarkında bir futbolcuya 20M £ ödenmişliği pek nadirdir. Cavani'den beklentiler yükseltildi haliyle. Ancak çok kısa sürede yaptıkları ile beklentileri karşıladı demek yanlış olmaz. Napoli'nin ligin tepesini zorlayışında ve Avrupa Ligi'nde gruptan çıkmasında en önemli pay sahiplerinden biriydi. Serie A'da 18'i ilk onbirde olmak üzere 21 maçta forma giydi ve bu maçlarda toplam 14 gole imza attı. Avrupa Ligi'nde oynadığı 6 maçta 5 gol atarak, belki de "tartışmasız" bir şekilde bu başarıda en büyük pay sahibi oldu. Zira Steau Bükreş maçının 90. dakikasında attığı altın gol, onlara 3 puanı getiren ve aynı zamanda gruptan çıkaran goldü.
Ligde yine attığı son dakika gollerinin yanı sıra Juventus'a attığı 3 gol ile bu sezon gerçekten formda olduğunu kanıtladı. Dünya Kupası'nda parlayıp, kendini pazarladıktan sonra yatan futbolculardan olmadı.
Oldukça uzun boylu olmasına rağmen gayet atletik, çok çabuk aralara sızabilen ve top tekniği çok iyi olan; kafa toplarına hakim, takım arkadaşlarıyla uyumlu ve gayet zeki bir futbolcu izlenimi verdi bana izlediğim maçlar içerisinde. Takımı kötü gitse dahi maç kurtarabilecek kapasitesi var ve bu yönüyle oldukça tehlikeli. Bu çıkışında Napoli'nin birbirine uyumlu futbolcularının da oldukça payı var elbette; başta Marek Hamsik, Gargano ve Lavezzi olmak üzere...
Bu 23 yaşındaki yükselişteki yetenek, takip edilmesi gereken bir yetenek. Ve bu gidişle Napoli'de kalmayacak gibime geliyor. İleride bir Chelsea, bir Real Madrid neden olmasın?..
0 yorum:
Yorum Gönder