Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Bir Fenerbahçeli'nin Halet-i Ruhiyesi


1 ayı geride bıraktığımız şike soruşturmasında herkesin yorum yaptığı, basının gizlilik ilkelerini ihlal ederek tüm bilgileri kamuoyuna yaydığı ve kamuoyunda erken bir kanaat oluşturduğu, inanılmaz iddiaların ortada dolaştığı, toplamda futbol zevkimizin sıfırlanmasını sağlayan süreçte Fenerbahçeliler kahroldu. Süreçte birçok cephe oluştu. Fenerbahçeliler kendi içinde paramparça oldu. Düşünce konusundan bahsediyorum. "Kesinlikle yapmamışızdır, iddialar yalan" diyen azınlıktaki grup, "Yaptıysak bile ne var bunda, herkes yaptı zamanında, neden sadece bizim üzerimize geliniyor?" diyen çoğunluktaki baskın grup ve henüz bir kanaat oluşturmayan, süreci takip eden ama "Eğer varsa şike ortaya çıksın, cezalar çekilsin" diyen, benim de içinde bulunduğum bir diğer azınlıktaki grup... Fenerbahçeliler'in içinde net bir şekilde şike yapıldığına kanaat getiren bir kesim görmedim, benim gözlemlediğim kadarıyla taraftar düşünce bazında üçe bölünmüş durumda.

Düşünceden bağımsız olarak tek vücut olunan durumlar var elbette. Fenerbahçe'ye, değerlere, camiaya sahip çıkan ve bu zor durumda camianın üzerine gelen medya ve toplum karşısında dalgakıran görevini üstlenen taraftarlar çeşitli organizasyonlarla sesini duyurmaya çalışıyorlar. Ortak akılda karşı çıkılan durum, hukuksuzluklar, usülsüzlükler. Nedir bu hukuksuzluklar?

- Emniyetin mahkeme görevini üstlenip "19 maçta şike ve teşvik primi yapıldığı delillendirilmiştir." açıklaması. Açık bir PR çalışması olduğu ayan beyan ortada olan bu açıklamanın en dikkat çekici tarafı şu oldu: "Bu mücadelemizde vatandaşlarımızdan aldığımız büyük destek bizi son derece memnun etmekte ve motivasyon kaynağımız olmaktadır." denildi. Vatandaş? Hangi vatandaş? Terör, hırsızlık, tecavüz gibi konularda birçok faili meçhul dava devam ederken bunları sonuçlandıramayan ama neticede hiçbir konuda "vatandaşlarımızdan aldığımız destek..." gibi bir cümle kurmayan emniyet, ne oldu da bir anda siyasetçi üslubuna büründü?

- Medya: Basın ve yayın kuruluşları, açık bir şekilde soruşturmanın başından beri taraf oldu. İddiaları gerçekmiş gibi haber yaptılar, bunları sonuca götürdüler, hüküm giydirdiler, Fenerbahçe'yi küme düşürdüler, oyuncuları alıp sattılar... Olağanüstü bir dezenformasyon örneği. Soruşturmanın gizliliği yüzünden savunma imkanları ellerinden alınan sanık ve avukatlar belgelerin içeriğine ulaşamazken, basın yayın organları hemen hemen her gün yeni bir içeriği gazetelerine, TV'lerine taşıdılar. Gizliliği ihlal ettiler. Mehmet Baransu, Ekrem Açıkel, Rasim ozan Kütahyalı gibi içeriden bilgi alma konusunda uzman kişiler, yalnızca bunları haber yapmakla kalmayıp soruşturmanın gelecekte nerelere gideceğini söylediler, TFF'ye akıl verdiler, savcının bir sonraki hareketinin ne olacağından bahsettiler. Mehmet Baransu, bir televizyon programında "Savcılıktan aldığım bilgilere göre..." diye başlayan bir cümle kurabildi. Kimse de demedi ki aga bu nedir? Böyle bir gizli dosya olur mu? İkincisi, hadi haber yaptınız, peki neden vicdansız oldunuz? Hiçbir haber içeriğinde "iddia edildi" şeklinde bir detay göremedik. Sürekli kesin ifadeler, yapılmıştır, edilmiştir şeklinde hüküm vermeler... Sabah gazetesi soruşturmanın ikinci günü bir fotoğrafı haber yapıp "İşte şikenin fotoğrafı" şeklinde başlık attı. Muhabirlik başarınıza tebrikler ama bu nasıl bir editörlüktür? Keza Takvim gazetesi bir öncesinden Sinan Engin'in, Ercan Saatçi'nin gözaltına alınacağını, dahası gözaltında kendisine hangi soruların sorulacağını dahi haber yapabiliyor? Bu nasıl bir gizlilik? Sanem Altan gazetedeki köşesinde "Aziz Yıldırım'ın 250 sayfalık ifadesini okudum, şike var" diyor. Serhat Ulueren "Belgeleri gördüm, tapeleri dinledim, şike yapılmış" diye hüküm verebiliyor. Hukuk?!??

Savcı Mehmet Berk'in usülsüzlükleri de var. İbrahim Akın'a itiraf ettirme çabaları, Ümit Karan'ın karşısında gülüp, dalga geçip "Ne anlatırsan anlat sana inanmayacağım" demesi... Daha sanıklar mahkemeye bile çıkmadan koğuşta 15 kişilik yer hazırlanması vs...

Neyse, bu saçmalıkları geçelim. Şunu söyliyeyim. "Neden suçüstü yapılmadı?" sorusu güzel soru, işin hukuki boyutuyla ilgili eleştiriler gelebilir ama idari makam olan TFF açısından takımlara suçüstü yapmak inanılmaz bir karmaşaya yol açabilirdi. Suçüstü yapılsaydı Fenerbahçe gelecek maçlarını oynayacak mıydı, diğer takımlar bundan etkilenirdi vs... Futbol çıkmaza girerdi. Suçüstü yapılmaması konusunda eleştiri yapmıyorum ama... Savcılık ve emniyet birimleri diyor ki, bizim elimizde müthiş deliller var, bunları görünce kimse bir şey diyemeyecek, şike kesinlikle vardır. E peki madem müthiş delilleriniz, suçu kanıtlayacak yeterlilikteyse, neden ek dalgalara ihtiyaç duyuluyor? Neden kişilerin tamamı ilk dalgada gözaltına alınmadı? Mesela Murat Özaydınlı'nın bahsedilen telefon konuşmaları... Bu konuşmalar aylar önce yapılmış. Soruşturma başladıktan sonra başka bir yerden çıkmamış ya da birisi itiraf etmemiş. Böyle bir konuşma olduğu biliniyordu. Neden çok sonra gözaltına alındı? Soru işareti. Cevap yok...

Savcılık makamı Etik Kurulu'na 26 klasör verdi. İçinde delillerin olduğu söylenen klasörler. Ama seçmece! Böylesine zor bir karar verilecek bir konuda, savcılık tüm belgeleri neden vermiyor? Etik Kurulu'nun yanlış bir karar vermesi fazlasıyla olası değil mi? Bu az belgelerle kurul bir kanaat oluşturdu, TFF bir karar verdi, takımlar küme düşürüldü, ligler başladı diyelim... Daha sonra gelecek olan belgelerde ve dalgalarda bu işin içine başka takımlar girerse, TFF yeni bir karar mı verecek? O zaman futbol olağanüstü bir kaotik ortama girmez mi?

Benim görüşüm şudur: Savcılık PR yapmayı ve gündemi sulandırmayı bırakıp tüm dalgaları bitirmeli, kişilerin savunmalarını almalı, en kısa sürede iddianameyi hazırlamalı ve mahkemece kabul edilirse de o zaman tüm belgeler, ama tüm belgeler, eksiksiz bir şekilde Etik Kurulu'na verilmeli. Daha sonra Etik Kurulu kendi çalışmasını yürütmeli ve bu esnada mutlaka ama mutlaka kişilerin savunmalarını almalı. Ya ayaklarına giderek ya da yanlarına getirerek... İşin en adil yöntemi, var olan şartlara bakarsak, budur. Ama benim temennim spor mahkemeleri kurulmalı ve bu süreç spordan anlayan hukukçularla devam etmeli ve kişiler tutuksuz yargılanmalı. En mantıklısı ve aynı zamanda adili de budur...

Ben hukukçu değilim ama bu süreci hukuki yönden bu şekilde değerlendirmek mümkün... Gelelim şikeyle ilgili benim kişisel görüşüme...


Ben makyavelizm ilkesinden nefret ederim. Ama maalesef futbolun bir eğlence aracı olmasından çıkıp dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline gelmesi, paranın hükümranlığı, statü ve buna bağlı olarak psikolojik baskılar futbolumuzu maalesef makyavelist bir yapıya büründürüyor. Buna futbolcular da dahil. Taraftarlar için vur kır parçala düşüncesi düstur edinmiş vaziyette. Haliyle bu çarkta yöneticilerin de temiz kalması sürpriz. Yıllardır hem Türkiye'de hem de diğer ülkelerde kanıtlanmış şikeler var. Kanıtlanmamış olanlar da herkesin dilinde. Herkes bir şeyler biliyor. Konuşmalarında imalı imalı cümleler kuruyorlar ama futbolun temizlenmesi için çalıştığını iddia eden bu kişiler hiçbir zaman suç duyurusunda bulunmuyorlar, atıp tutuyorlar. Serhat Ulueren, Erman Toroğlu gibi cisimler de hayatlarını bu konulardan kazanıyorlar. Yıllardır insanlar bu tarz kişileri futbol yorumlasınlar diye değil, şaibe yorumlasınlar diye izliyor. 10 yıldan fazladır yorumculuk yapan Erman'ın bir tane güzel maç değerlendirmesini gösterebilir misiniz? Ya da bak müthiş bir yayıncılık yaptı, dediğiniz bir programı oldu mu Serhat'ın. Hayır. Adamların konuları şike, yıllardır böyledir.

Biz de dedik zamanında elbette. Bugüne kadar konuşulagelen birçok maç ve olay var. Bunlardan biri de Samsunspor - Fenerbahçe ve Galatasaray - Trabzonspor maçları. Cihan Oskay, yine bir Telegol programında kendi eliyle bizzat Aziz Yıldırım'ın talimatıyla hem Samsunsporlu futbolculara şike parası dağıttığını, hem de o zamanlar Trabzonspor'da oynayan Oktay Derelioğlu ve birkaç futbolcuya teşvik primi verdiğini itiraf etmişti. Cihan Oskay'ın itiraflarına da zamanında birçok kişi inanmamıştı. Deli demişler, ortalığı karıştırmakla suçlamışlardı ve adam daha sonra cinayetten hapse girince konu kapanmıştı. Ben de inanmamıştım. Ama Oktay Derelioğlu geçen akşam katıldığı bir programda hakikaten Trabzonspor - Galatasaray maçından önce teşvik primi aldığını itiraf etti. Yani bildiğin zamanında bizim takım bu işlere bulaşmış. Haliyle bu sezon ortaya atılan iddialara tamamen komplo gözüyle bakmak, yüzde yüz inanmamak, Aziz Yıldırım'ı taparcasına desteklemek akıl kârı iş değil. Ben şike vardır da yoktur da demiyorum ama bunlar yalandır, komplodur demek biraz saçma geliyor bana. Adam bir şeyle suçlanıyor. Hukuksuzlukları, medyayı suçla, Aziz Yıldırım'a da başkanlık konumundan dolayı destek ver ama kendisini ilah makamına getirmek, Aziz Yıldırım desteğini Fenerbahçe'nin önüne geçirmek hiç doğru değil.

Ben belgelerle, tapelerle, soruşturmanın içeriğiyle ilgili konuşmayacağım. O misyonu Papazın Çayırı blog üstlendi zaten. Ben burda yazsam da yazmasam da ne değişecek? Kaldı ki tüm yazdıklarımız suya yazmak gibi bir şey. Yarın yeni bir olay olur, olay başka bir boyuta taşınır. Ama ben bir taraftar gözüyle şunu söylemek istiyorum. Asla şikeyi savunmayalım, asla "zamanında herkes yaptı, biz de yapsak ne olur ki" demiyelim, Aziz Yıldırım'ı taparcasına destekleyip, Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu durumu gözardı etmeyelim. Koskoca kulüp şike yapmakla itham ediliyor, tarihinin en büyük efsanelerinden biri (Cemil Turan) cezaevinde, takım küme düşecek belki ama tüm ilgi odağı Aziz Yıldırım. Bu olmaz, yanlış...

Benim için yanıyor. Canım kadar sevdiğim Fenerbahçe'm, dünyanın en büyük şerefsizliklerinden biriyle itham ediliyor, dünkü çocukların, değersiz insanların ağzında sakız olmuş durumda, Cemil Turan gibi bir efsanem cezaevinde, geceleri ne olacak ne bitecek diye düşünmekten gözüme uyku girmiyor, ne yediğim yemekten ne de çevremde olup bitenden bir zevk alamıyorum. Konu sadece Aziz Yıldırım mıdır yani... Yapmayın arkadaşlar, konu çok vahim...

İki şey söyleyip yazıyı bitireyim. İlki sahada şike arama mevzuusu... Etik Kurulu maçları tek tek inceleyecek, şike arayacak deniliyor. İnanılmaz vahim bir olay... Sadece maçları inceleyerek şike bulmaya çalışmak futbolun doğasına aykırı. O halde şike yapılmamış maç, temiz futbolcu, temiz hakem kalmaz. Eğer belgeleri inceleyip, hakikaten kıllanıp ardından maçta bir futbolcunun hareketleri incelenirse daha mantıklı olur ama bu da hiç adil değil. Yeterli olmaz. Korcan hatalı gol yemiş. Eee? Dünyada hatalı gol yiyen tek kaleci Korcan mı? İbrahim Akın'ın şutu dağlara taşlara gitmiş. Sonuç? Sabri'yi de alın içeri o zaman.

Benim bu sezon bizim açımızdan kıllandığım iki olay oldu. Birincisi Emenike'nin Karabük maçında oynamaması, ikincisi ise Eskişehirspor'un bize karşı farklı, Trabzon'a karşı farklı oyunu. Vardır bir şey demiyorum ama kıllanmamak elde değil. Ama yine de iki olayın da futbol açısından gayet tatmin edici açıklamaları var. Emenike sakattı deniyor. Eskişehir cephesinde ise bizim maçta Bülent uygun iki yedek stoperle çıktı, Diego inanılmaz kötü bir 20 dakika geçirdi, Fenerbahçe'nin golünde büyük hatası vardı (ki 20. dakikada oyundan alındı) vs... Yani savunma yapabilmek mümkün....

İkinci söyleyeceğim şey ise şu: Kişiler ile kurumlar ayrılmalı söylemi. Bu da yanlış, bu da vahim. Kişiler ceza çeksin, takımlar küme düşmesin deniyor. Var mı öyle saçmalık? Bu açıkça ekonomiyi bozmayalım, ilgiyi azaltmayalım, takımlar yanmasın düşüncesi. Bildiğin eyyam. Hukuki maddeler neyse uygulanmalı. Eğer şike yapılmışsa, yöneticilere hapis cezası, Fenerbahçe'ye ise küme düşme cezası verilmeli. Diğer türlü alınacak tüm kararlar eyyamcılık olur ve birçok taraftar da kabul etmeyecektir bu durumu. Ve eğer olur da yönetim böyle bir şeyi kabul ederse, işte o zaman Fenerbahçe'nin büyüklüğüne leke düşer. Umarım öyle bir şey olmaz.

Twitter adresim: http://twitter.com/zarifhareketler

1 yorum:

  1. altına imza atılacak bi yazı olmuş tebrik ederim..saygılar(mustafa)

    YanıtlaSil

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.