Bu yazımda Galatasaray’ın geçen seneki kimliğinden neden
uzaklaştığına ışık tutmaya çalışacağım. Aklıma gelen her şeyi mantıklı bir
çerçevede sizlere sunmak için elimden geleni yapıp gerçeklerden sapmamaya özen
göstermek ilk prensibim olacak. Umarım herkes için faydalı bir yazıya imza
atabilirim.
Her neyse, ilk sebep takım iskeletinin Fatih Terim
döneminden kalma olması. Fatih hoca mümkün mertebe takımı sahaya hücum presle
sürerdi. Bu, rakibin nefes almasını engeller, Galatasaray savunmasına pek bir iş
düşmezdi. Ancak Galatasaray yüklendiğinde bir kontra atak savunmayı zorlardı
fakat bu da pek bir problem yaratmazdı bu oyun şablonunda. Galatasaray, takım
halinde aktif hücum ve aktif defans yaptığı için başarının kapısını aralamıştı.
Hücum pres günümüzde özellikle Avrupa’nın büyük takımlarının uyguladığı önemli
bir silahtı ve Fatih Terim’in Galatasaray’ı bunu çok mükemmel bir şekilde
başarıyordu. Ki kadro da hemen hemen geçen seneki takım ile aynı olduğu için bu
sene de aynı mantaliteyle oynatılması mantıklı olurdu. Fakat, teknik direktör
değişimiyle bu felsefe değişti ve Galatasaray Mancini ile birlikte hücum
presten vazgeçmiş bir yapıya büründü. Artık sahada her şeyi tamamen kontrollü
bir şekilde yapmaya çalışan, hücum yaparken fazla risk almayan bir Galatasaray
vardı. Bunun Galatasaray’a uyup uymayacağı açıkçası sorgulanır bir şey
konumundaydı. Çünkü Galatasaray hiçbir zaman savunma yaparak bir yerlere
gelmemiştir. 1996 yılından beri hangi teknik direktör hücum yapmayı geri plana
attıysa sistemi Galatasaray’da başarısız olmuştur. Ki Mancini de ilk senesinde
bu batağa saplanmış gibi duruyor. Önümüzdeki sezon neler yapabileceğini görmek
lazım.
Galatasaray’ın deplasmanlarda çok silik bir yapı göstermesi
de bu seneki başarısızlığın temel noktalarından bir tanesi. Galatasaray, içerde
gerçek bir aslan gibi top oynarken deplasmana çıktığında adeta bir kediye
dönüyor. Kazandığı deplasman sayısı bir elin parmaklarını bulmuyor
sarı-kırmızılı ekibin. Ki böyle bir istatistikle şampiyon olmayı düşlemek
hayalperestliğin ötesine geçemez. Galatasaray taraftarı hadi bu deplasman
dedikçe hayal kırıklığına uğradı. Bu sebepledir ki zirve yarışından Galatasaray
bu kadar uzaklaşmış bir durumda. Deplasmanda beraberliğin bile kötü sayıldığı
bir futbol kulübünde siz deplasmandan galibiyet çıkarmaya hasret iseniz bu sizi
elbette şampiyonluk yolundan çıkaracaktır. Mancini’nin önce savunma diyen
felsefesi Galatasaray’ı deplasmanlarda hücum futbolu oynamaktan alıkoymaktadır.
Fatih Terim döneminde iç saha-deplasman farkı bu kadar yoktu. Nedeni ise
takımın deplasmanda koyduğu duruşun kendi sahasından pek bir farkının olmaması
idi. İç sahada taraftarıyla bütünleşen takım kontrolü elinden bırakmazken
deplasmanda taraftar desteğinden yoksun olunca adeta kimliğini kaybeder hale
gelmiş durumda. Bu durum seneye de devam ederse Galatasaray bir sene daha
şampiyonluktan uzak kalmış olacak. Bu durumu değiştirmenin yolu ya teknik
direktör değişikliğine gitmektir, ki Galatasaray’ın önceden beri gelen
felsefesini sahaya koydurabilecek birinin gelmesi bu noktada faydalı olur, ya
da Mancini’nin sene sonunda her istediğini yaptırabileceği bir kadro
kurmasıdır. Aynı kadroyla devam edilmesi halinde başarının gelmeyeceği açıktır
ki istenilen savunma düzeyine de ulaşamayan bir takım görüntüsündedir Galatasaray.
Beklemek ve gelecek seneyi görmek bence en mantıklı tutum olur. Bir hocayı
yarım sezon verip başarısızlığından sonra onla yolları ayırmak bence o hocaya
haksızlık olur ki bahsi geçen hoca da bütün dünyanın tanıdığı Mancini’dir.
Ayrıca Mancini’nin istatistiklerine bakıldığında ilk senesinde genel olarak
başarısız olduğu göze çarpar. Sonraki senelerinde ise takımı müthiş bir savunma
düzeyine ulaşır, ve bu savunma anlayışıyla beraber hücum gücü de artar ve
şampiyonluğa ulaşır.
Sonuç itibariyle, Galatasaray büyük bir felsefe
değişikliğini sancılarını çekmektedir. Bu sancılar sona erdiğinde Galatasaray
büyük ihtimalle tekrar iddialı bir takım haline gelecektir.
0 yorum:
Yorum Gönder