Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

24 Temmuz 2012 Salı

Sezona Girerken


Fenerbahçe'nin bu sezonki ilk resmi maçına sayılı günler kala kadro yavaş yavaş şekillenmeye başladı ve takımın eksik yönleri ortaya çıkmaya başladı. Hazırlık maçlarıyla alakalı genelde oynanan oyunun fazla önemsenmemesi gerektiği söylense de ileriye dair fikir yürütebileceğimiz belki de en önemli referans kaynağımız da bu maçlardaki görüntüler. Yine de hazırlık maçlarına çok fazla girmeden genel bir görüş belirtelim.

Öncelikle transfer sezonu Fenerbahçe için bitmiş değil ve iki kritik bölgeye oyuncu alınacak. Stoper mevkiisi için Yobo halledildi deniyor, takımı tanıması bakımından iyi transfer ama Şampiyonlar Ligi için ne kadar yeterli olur onu o zaman göreceğiz. Bir diğer oyuncu aranan bölge ise orta sahanın ortası. Emre'nin gidişinden sonra o bölge için alınan tek oyuncu Mehmet Topal oldu, onun da Emre'nin boşluğunu doldurması çok zor. Zira oyun anlayışları, oyun karakterleri, topla münasebetleri ve agresiflikleri tamamen zıt. Emre orta saha ile hücum bölgesi arasında direkt olarak bağlantı kuran, topu ileriye taşıyan bir oyuncu iken Mehmet Topal daha çok orta yuvarlağın gerisinde duran, stoperden pas alıp en yakınındakine pas atan, oyun kurulumuna katkısı az olan bir oyuncu. Topla kat etme becerisi de zayıf. Cristian'la ikili olup bu işi kotarabilirler mi? Bence zor. Cristian da maç konsantrasyonu zayıf, ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir oyuncu. Bence ilk 11 için ikisinden biri fazla olur ve eğer 4-2-3-1'in orta ikilisi Topal - Cristian olacaksa bu yetersiz olacaktır. Haliyle çok doğru bir stratejiyle Fenerbahçe'nin transfer komitesi o bölge için oyuncu arıyor. Mümkünse bir an önce bitmeli bu transfer ki önümüzü görelim.

Son günlerde bir de Fenerbahçe için santrfor isimleri geçiyor. Bence aciliyeti yok gibi ama Sow'un hazırlık maçlarındaki görüntüsü ve sık sakatlanması sebebiyle kaliteli bir yedek almak lazım gibi.

Alexli

Alex varsa diziliş de sistem de belli. 4-2-3-1 oynanır, bütün toplar Alex'le buluşur, ortaya alınacak yeni transferle belki oyun kurulumu dağılır ve Alex de rahatlar. Kadro da şöyle olur:

Volkan
Gökhan - Yobo - Egemen - Hasan Ali
Kuyt - Transfer - Topal - Stoch
Alex
Sow

Alexsiz 4-3-3

Alex'in olmadığı maçlarda hocanın kafasında nasıl bir diziliş, sistem, kadro var bilemiyoruz. Ama en mantıklı seçim 4-3-3 gibi duruyor:

Volkan
Gökhan - Yobo - Egemen - Hasan Ali
Cristian - Topal
Transfer
Kuyt - Sow - Stoch

Alexsiz 4-4-2

Bir diğer ihtimal de Alex'in olmadığı maçlarda denenebilecek 4-4-2.

Volkan
Gökhan - Yobo - Egemen - Hasan Ali
Mehmet Topuz - Transfer - Mehmet Topal - Caner
Kuyt - Sow

Fenerbahçe'nin yedeklerinde, ilk 11 oyuncularını aman aman zorlayacak kalitede isimler göremiyorum. O yüzden yaptığım kadrolarda isimler değil dizilişler değişiyor sürekli. Belki Cristian - Mehmet Topal rekabeti görebiliriz, bir de Hasan Ali - Caner ya da Stoch - Caner. Onun dışında Bekir ya da Serdar'ın Yobo ya da Egemen'i kesebileceğini düşünmüyorum keza Orhan Şam'ın Gökhan Gönül'ü. Belki formsuz olduğu dönemlerde Sow kenara çekilip Kuyt onun bölgesine geçebilir ya da Mehmet Topuz zaman zaman Kuyt'ı kesebilir.

Hadi hayırlısı.

22 Temmuz 2012 Pazar

Orhan Gencebay - Dilenci

Fazla söze gerek yok. Büyük müzik üstadı, efsane sanatçı Orhan Baba'nın efsane şarkısı Dilenci. Arada futbol dışına çıkıyoruz, kusura kalmayın.

Ne Senle Ne Sensiz


Alex de Souza ile Aykut Kocaman meselesi yeniden alevlendi. İkili arasında futbol mantalitesi anlamında bir fikir ayrılığı olduğu doğrudur; bunu Alex de ifade etmişti zaten. Fakat ikisi de hem sportif hem insani anlamda çok kaliteli isimler, haliyle bu fikir çatışması kavgaya, husumete dönüşmeden hocanın geldiği ilk sezonun başında çok büyümeden bitmişti. Aykut Kocaman takımı birden Alexsizliğe itmenin yanlışından kısa sürede dönmüş, takımda da yavaş yavaş taşlar yerine oturmaya başlamış, nihayet sezon sonunda şampiyonluk gelmişti. Geçen sezon ise hem Alex'in inanılmaz performansı hem de malum şike olayları yüzünden Aykut hoca Alex'le ilgili yeni bir karar almadı. Sürekli ilk 11'de çıktı. Bu sezon ise tamamen futbola döndük ve hocanın da takımın da kafası rahat. Haliyle kafasındaki Alex meselesini tekrar masaya yatırdı Aykut Kocaman.

Nedir bu mesele? Hoca Alex'i çekemiyor mu? İkili arasında terlikli kavga mı oldu? Alex'in tipi mi hoşuna gitmiyor Aykut Kocaman'ın? Hayır. Konu tamamen sportif. Aykut Kocaman'ın kafasındaki ideal futbol düşüncesine uymuyor Alex'in futbolu. Alex gibi bir adam her türlü sisteme gider diye düşünülebilir fakat hoca daha iyi bir orta saha profili hayal ediyor muhtemelen. Alex koşmuyor, koşuyorsa da bu koşular takımın pres futboluna yönelik verimli koşular değil. Top rakipteyken Fenerbahçe hep bir adam eksik oluyor ve orta saha çabuk deliniyor. Alex atıyor, attırıyor ama takımdaki oyuncular Alex'e aşırı güven duydukları için tüm organizasyonu onun üzerine yığıyorlar, Alex kötü olduğu zamanlarda da Fenerbahçe tat vermiyor ve bu hocayı düşündürüyor demek ki. Ve bunun için kolları sıvadı, cesaretli adımlar atıyor Kocaman.

Şöyle ki, hoca geçenlerde "Alex artık yaşlandı, onun oynadığı süreleri azaltacağız ve hem ondan maksimum verim alacağız hem de onsuz Fenerbahçe'nin planlarını yapacağız" dedi. Bu bence bu konudaki en mantıklı yol. Alex gittiğinde takım sudan çıkmış balığa dönmesin diye bazı maçlarda Alex'in olmadığı bir Fenerbahçe izleyeceğiz. Böylece hem Alex diri kalacak ve kendi performansını ortaya koyacak, hem de Alex'siz Fenerbahçe'nin provalarını göreceğiz. Bir taşla iki kuş. Mantıklı değil mi?

Tabii bu işin en pozitif yönü. Ve bu yol meşakkatli bir yol. İçinde birçok soruyu barındıran bir yol:

- Alex yedekliği kabul eder mi?
- Alex'in kulübede olmasına taraftar ne der?
- Mağlubiyetler geldikçe hoca bu sevdadan vazgeçip Alex'e sarılır mı?
- Takımda Alex gibi bir adam varken onu yedek bekletmek enayilik değil mi?
- Bir maç Alex'li bir maç Alex'siz oynayan oyuncular organizasyon sıkıntısı çekerler mi?

Bunlar da işin olabilitesi yüksek yanları. Özellikle 4. soru tüm tartışmaların belki de en önemli sorusu. Fakat o varken ondan verim alıp o gittikten sonra inanılmaz bir boşluk hissetmek de kötü olacak. Onsuz bir takımın nasıl olması gerektiğini yavaş yavaş ayarlamak gerek. Bakalım sezon içinde bizi neler bekliyor. Umarım kazanan Fenerbahçe olur.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Leyla İle Mi Mecnun?


Türk televizyonlarında bu kadar kısa sürede bu kadar değişime uğrayan başka bir dizi var mıdır merak ediyorum. Dizinin belkemikleri Leyla, Arda ve Zeynep ayrıldı ilk önce. Ben bu üçlüden en az Leyla'ya üzülmüştüm. Tamam güzel kızdı, ama kötü oyuncuydu. Yeni bir karakterle daha güzel oluyor diyordum ki diziye yeni bir Leyla koyarak aynı yerden devam etmek yerine iki Leyla koyup değişik bir hikayeye döndüler. Ardından dizi toparlanma sürecini çabuk atlattı ve her bölüm tekrar güldürmeye devam etti ama eski havasını kaybetmişti. Akış, hikaye yoktu. Kısa kısa skeçler izliyormuşuz gibime geliyordu sürekli. Neyse, artık buna alıştık derken şimdi de dizinin Leylalarından biri olan Müge Boz ayrılmış. Ve de dizinin ismi "Leyla İle Mi Mecnun?" olmuş. Mecnun rolündeki Ali Atay'ın konuşma şeklinden bir isim değişikliğine gitmişler. Bu yalnızca böyle bir basitlik mi göreceğiz. Bana ilk başta "Leyla ile mi Mecnun yoksa başkasıyla mı?" düşüncesi uyandırdı ama bakalım, hayırlısı.

İsmail Abi, Erdal Bakkal, Mecnun, İskender ve Yavuz beşlisi bozulmadığı sürece dizi güldürmeye devam edecek gibi. Yine umarım birisini kurtarma, banka soyma gibi tüm mahallenin dahil olduğu bir plan olur da olaylar olaylar eşliğinde güleriz. Merakla bekliyorum yeni sezonu.

10 Temmuz 2012 Salı

Hamit Altıntop Meselesi


Hamit Altıntop şüphesiz şu an en iyi yerli isimlerden biri, hatta belki de en iyisi, mevkii farkı gözetmeksizin. Oynadığı takımlar da bunu gösteriyor zaten. Oyun içi liderliği, sahanın her bölgesinde oynayabilmesi, 90 dakika bitmeyen konsantrasyonu onu üst düzey bir futbolcu yapıyor. Ancak bazı özellikleri de Bayern Münih ve Real Madrid'de tutunamayıp tersine Türkiye'de olay transfer olmasını sağlıyor. Bir kere tempolu değil. Yaşı o kadar ilerlememiş olmasına rağmen hızlı bir oyuncu olmadığını görüyoruz; bunu tecrübesi, aklı ve tekniğiyle kapatıyor. Yeterli mi? Galatasaray için, Türkiye ligi için yeterli olacaktır ama işte Münih'te, Madrid'de vasat bir oyuncu konumunda.

Fenerbahçe ile adı geçtiğinde beni o kadar heyecanlandıran bir isim olmamıştı. Bir kere şu kadroda onu koyacak yer yoktu. Sağ bek, sağ açık, sol açık, Alex'in mevkiisi zaten olmazdı. Geriye bir tek orta saha bölgesi kalıyor ki hali hazırda Mehmet Topal'ı defansif orta saha olarak düşünürsek Hamit mecburen çift yönlü orta saha olacaktı. İşte kritik nokta burası. Herkesin yorumu farklı olabilir, herkese de saygı duyuyorum fakat Hamit her maç üst düzey performans veremeyecekti o bölgede. Ben böyle düşünüyorum.

Ancak Galatasaray'a transfer olunca işler değişti. Melo'nun da kadroya katılacağını düşünürsek Selçuk - Melo - Hamit'li orta saha ligin fazlasıyla üzerinde olacak. Alex ve Mehmet Topal'ın yanında çift yönlü oynamak başka, Selçuk - Melo ikilisinin yanında oynamak başka. Ayrıca Fatih Terim'in 4-4-2 oynatacağı maçlarda da sağ açıkta oynayacaktır, ki en verimli olduğu bölge de orası zaten. Maliyeti beni ilgilendirmez, onu Galatasaraylılar düşünsün. Kağıt üzerinde şahane bir transfer olarak gözüküyor şu an. Fenerbahçe'ye atılan çalım da cabası.

Bu psikolojik üstünlüğü bertaraf etmek de Fenerbahçe yönetiminin becerisi olacak. Karşı yakada Hamit'i düşününce alınacak ismin tatmin edici olması zor görünüyor, bakalım bu kim olacak?

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Mantıklı Hamleler


Aykut Kocaman yıllardır Fenerbahçe'nin ihtiyaç duyduğu futbol aklı bakımından bir şans. Yaptığı transferler, modern futbola uygun hamleleri ve yıllardır hiçbir hocanın cesaret gösteremediği Alex'siz takım yaratma düşüncesi. Bunlar önemli işler. Geçen sene 3 Temmuz sürecini yaşamasaydık belki de takım tarihinin en güzel zamanlarını yaşayacaktı. Çok iyi bir kadro, inanılmaz güçlü bir camia vardı (hala öyle). Aykut Kocaman yapmak istediği şeyleri sanırım bir sene gecikmeli olarak yapacak bu sefer. Şike süreciyle birlikte camianın takıma olan aidiyeti inanılmaz ölçüde arttı ve artık saha içinde olup bitenler eskisi kadar önemli değil. Bu yüzden hocanın kredisi çok fazla, kafası da rahat ve teknik direktör/sportif direktör/futbol şube sorumlusu gibi bir görevi var. İstediği ortam sportif anlamda fazlasıyla mevcut. Sorumluluklarından doğan görev alanı gereği de transferlerde de birinci adam konumunda. Hal böyle olunca yapılan işlerin mantıklılık, gereklilik, tutarlılık oranları da artıyor. Alınan Kuyt, Hasan Ali, Egemen, Mehmet Topal ve halen stoper ve orta sahaya aranan oyuncular portföyüne baktığınızda çok fazla eleştiri yapamıyorsunuz.

Hasan Ali'ye ödenen bonservis bedeli belki çok olabilir ama yabancı sınırlaması yüzünden o bölgeye yerli bir oyuncu almak güzel oldu. Hem genç, hem de yıllarca takıma katkı verebilir. Zaten gelir gelmez yaptığı açıklamada da epey hırslı olduğunu görüyoruz.

Keza stoper mevkiine en az iki kaliteli futbolcu gerekiyordu. Yine yabancı sınırlamasını da hesaba katarsak, Egemen Korkmaz transferi inanılmaz güzel bir iş oldu. Türk pasaportlu daha iyi bir alternatif bulmak zor, bonservis bedeli ödenmeden de alındığını düşünürsek; yılın en iyi transferlerinden biri oldu şimdiden bence.

Mehmet Topal'a gelecek olursak benim pek beğendiğim bir oyuncu değil. Hücuma katkısı ve tekniği sınırlı, yavaş. Ayrıca defansif orta saha için gerektiği kadar sert olmadığını düşünüyorum. Geriye de pek bir şey kalmıyor zaten. Ama Türk pasaportu, mental anlamda İspanya'da ilerleyişini düşünürsek en fazla "vasat" transfer diyebilirim Mehmet için. Yine de defanstan ilk topları alıp ileriyle pas bağlantısını kuracak kadar o bölgenin adamıdır elbette.

Son olarak Liverpool etiketli futbolcu Kuyt, hem taraftarı heyecanlandıran hem de performansı bakımından beklentileri karşılaması en muhtemel oyunculardan biri. Bazı futbolcular için yaş muhabbeti yapmak pek anlamlı olmuyor, Kuyt da bunlardan biri. Yaşı ilerlese de temposundan hiçbir şey kaybetmemiş, fizik-teknik dengesini çok iyi tutturmuş net bir isim. Takıma katkısı bolca olacaktır.

Yapılan transferleri yanında halen aranan oyuncular var. Yobo halledilmeye çalışılıyor. Takımı ve ligi tanıması bakımından elbette ilk alternatif o olacak ama daha iyisi de aranabilir. Yine de iyidir tabii ki. Bir de Mehmet Topal'ın yanına, çift yönlü bir orta saha alınacak. Geçen sezon Lassana Diarra için uğraşılıyordu, şike olayı patlayınca transferler durdu. Bu sene bir kez daha o bölge için oyuncu aranıyor ki belki de şu an en çok ihtiyaç duyulan bölge orası. Emre'nin gidişinden sonra Mehmet Topal'ın hücuma olan katkısını düşünecek olursak ilerisiyle bağlantı net olarak kurulamayacaktır. Kaliteli bir isim şart.

Uzun lafın kısası, şu ana kadar Aykut Kocaman ve futbol komitesinin yaptığı hamleler olumlu, devamı da gelecektir. Belki taktik, oyun görüşü anlamında hocanın eksik noktaları vardır ama hem Fenerbahçe'nin hem ülkenin ihtiyaç duyduğu mükemmel bir futbol beyni var. Umarım her şey yolunda gider ve uzun yıllar bu takımı yönetir Kocaman adam.

İlerleyen yazılarda bir kez daha hortlayan Alex vs. Kocaman (!) meselesini, takımın taktik ve dizilişini yazmayı düşünüyorum. Artık blogda daha aktif olacağım inşallah.

Aziz Yıldırım


Ortada beraat kararı yok. Tahliye var ama bununla birlikte verilmiş bir ceza kararı da var. Fenerbahçe'nin başkanı, yöneticisi ve hatta tercümanı şikeden dolayı ceza aldı. Hem sportif hem adli yargıda Fenerbahçe'yi yönetenler suçlu bulundu. İşin Yargıtay ayağı da var ama ben bizim camiadaki "zafer" algısını çözebilmiş değilim. Benim içim kan ağlıyor.

Ama neyse... Aziz Yıldırım artık dışarıda. Umarım bir şekilde suçsuzluğu ispatlanır, bizim de yüzümüz kızarmaz. Özgürlük güzel şeydir sanırım, hayırlı olsun başkana.

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.