Futbol ; Faİr Play, Cesaret, Mücadele ve Zafer...

20 Eylül 2011 Salı

20.09.2011


Türkiye'de üç büyükler özelinde derbi maçları haricinde 30 bin civarı kapasiteli stadların asla doldurulamadığını göz önünde bulundurursak, yalnızca kadın ve çocuklardan oluşan 40.000+ kişinin Şükrü Saracoğlu Stadı'na akın etmesinin ne denli büyük bir olay olduğunu anlayabiliriz. Maçın ücretsiz olması sayının artmasına neden olmuş olabilir ama toplamda bu atmosferin dünya futbolunda eşi benzeri yok. 2,5 aydır anormal bir baskı gören Fenerbahçe camiasının erkek taraftarları birçok organizasyon yaptılar ama bayanlar ilk kez seslerini duyurabildiler. Cırtlak sesleri kulaklarımızı tırlamalamadı değil ama tüm maç boyunca susmadılar, klasik tezahüratları büyük bir coşkuyla söylediler, unutulmaz bir akşam yaşadılar/yaşattılar. Bu maç sıradan bir maç değil, bugün sıradan bir gün değil.

Genci yaşlısı, başı açığı kapalısı, sarışını esmeri, şehirlisi taşralısı; halkın her bir kesiminden binlerce kadın stadı doldurdu, bir erkek olarak da beni duygulandırdılar. Küfür etmeselerdi çok daha güzel olacaktı ya neyse...

Şu maçın bu olaydan başka nesi yazılır? Gol, galibiyet, kötü futbol, verilmeyen gol, atılan golün ofsayt olması gibi tartışmalar beni futbola çekmeye yetmiyor. Şu lanet olasıca belirsizlik süreci, sportif anlamda herhangi bir tartışma yapma hevesimi engelliyor. Ne golden ne galibiyetten zevk alabiliyorum. Tribün performansları, oyuncuların mücadelesi gibi detaylar beni heyecanlandırıyor asıl. Bugün de beni en çok sevindiren olay Issiar Dia'nın golü değil 40 bin kadın - çocuğun "Sarı - Lacivert - Şampiyon - Fener" tezahüratı yapmasıydı. Helal olsun sizlere! Fenerbahçe tarihinde size mutlaka özel bir sayfa açılacak.

Beşiktaş'ın Takım Oyunu ve Cenk


Beşiktaş'ın kadrosu ligin en iyilerinden. Her mevkiide birçok alternatif futbolcular var. Sürekli konuşulan "yıldız futbolcuların olacak ama seni başarıya 'savaşçı futbolcular' götürür" klişesini sağlayan bir kadro bu. Egemen, Ernst, Necip, Fernandes'in savaşçılığı; Quaresma, Simao, Guti gibi kaliteli isimlerle harmanlanır, ortaya güzel bir takım çıkar diye düşünüyorsunuz haliyle. Fakat bu beklentiler yerine ulaşmıyor. Beşiktaş takım olmaktan uzak, hücuma az adamla da çok adamla da çıksa organize olamayan, yıldız futbolculara pasların atılıp onların bireysel yeteneklerine bakılan, toplama bir takım görüntüsünde. Geçen haftaki Eskişehir deplasmanında da dünkü zayıf rakipleri Ankaragücü karşısında da benzer bir görüntüdeydiler.

Carvalhal 4-3-3 dizilişini takıma aşılamaya çalışıyor. Sakatlıklar, formsuzluklar kadro seçimini etkiliyor olabilir ama dün akşam orta sahada kullandığı Aurelio - Necip ve Fernandes üçlüsü takımı uzun vadede ve hedef, zor maçlarda sırtlayacak bir üçlü değil. Düşük kalitedeki Ankaragücü karşısında bile orta sahayı kontrol altına almakta zorlandıklarını ve takımı hücuma yeterince organize bir şekilde taşıyamadıklarını gördük. Maçın başında seyircisinin de desteğini arkasına alan Beşiktaş Aurelio ve Fernandes'in toplu, Necip'in topsuz oyunuyla rakibi biraz kontrol altına almış gibi gözükse de bu hücumda bir kalite farkını ortaya çıkarmadı. Takım yine Simao ve Quaresma'nın çalımlarına baktı.


Ankaragücü önde çok adamla basmaya çalışıyor ama beceri eksikliği ve alanı kontrol etmedeki sorunları Beşiktaş'ı durdurmaya yetmiyordu. Ne rakipten top kapabildiler ne de doğru düzgün hücum edebildiler. Bu kötü Ankaragücü karşısında bile Beşiktaş beklentileri karşılayamadı.


Sidnei'in iki duran topu ve oyunun koptuğu anlarda gelen Mustafa Pektemek'in golü 3 puanı getirdi ama Beşiktaş bu oyununu düzeltmezse şampiyonluk çok zor.


Ve son olarak da Cenk... Bir kaleci hata yapabilir, bu son derece normaldir. Petr Cech de yapıyor, Van der Saar da yapıyordu, Türkiye'nin en iyi kalecisi Volkan her sezon en az 2-3 kez bireysel hatasından dolayı gol yiyor, Belediye karşısında Galatasaray'ın yediği ilk gol net bir şekilde Muslera'nın hatası... Yöneticilerin, teknik adamların, futbolcuların, hakemlerin hatalar yaptığı bir oyunda kaleciden kusursuz olması beklenemez haliyle. Fakat bireysel, anlık hatalar vardır; bir de normalin dışında yapılan hatalar vardır. Misal Petr Cech Türkiye - Çek Cumhuriyeti maçında hata yapmıştı ama yapması gereken normal hareketi yapmış, kalesinden açılmış ama topu elinden kaçırmıştı, bu bir insani hataydı. Aynı şeyi Cenk'in dün yaptığı hata için söylemek pek mümkün değil. Cenk anormal bir hareket yaptı. İki stoperin arasına sıkışmış bir forvet, kaleye çok da fazla yakın olmayan bir yerde topa sahip olmuş. Bir kalecinin yapması gereken şey, stoperlerin o topu kurtarmasını beklemektir. Kurtaramazlarsa ve forvet hakikaten tehlikeli bir şekilde kaleye doğru yaklaşmışsa o zaman açılırsın, rakibin açısını kapatırsın. Ama Cenk dün tamamen bireysel, anlamsız bir hareket yaparak kaleye hem uzakta hem de iki stoperin arasında kalan bir forvetin ayağından topu almak için kalesinden bir hayli uzaklaştı. Ceza sahasının dışında topa eliyle dokunamadığı ve defansif refleksleri zayıf olduğu için boşa zıpladı, rakipten çalım yedi ve kalesinde golü gördü. Beşiktaş dün gece kazanamasaydı, Cenk muhtemelen ateş kazanına atılabilirdi. Umarım bu hatasından ders alır, zira her büyük kalecinin kariyerinde yemiş olduğu saçma bir gol vardır...

12 Eylül 2011 Pazartesi

Gecikmiş Bir "Ahmet Çakar vs. Galatasaray" Yazısı


Ahmet Çakar ve türevlerini hiçbir zaman sevmedim. Futbolun güzelliklerini hiçbir zaman anlatmayan, popülerliğini komplo teorilerine borçlu olan, birikimlerini seyirciye bilgi verme ya da futbolu geliştirme adına değil kaos ortamı yaratmak için kullanan, kötü karakterler... Tarzları kanıksandığı için her gün yeni bir iddia ortaya atmalarına şaşırmıyoruz artık. Son bombası 1993 yılında oynanan Galatasaray - Manchester United maçında şike yapıldığı üzerine...

Ahmet Çakar bu şike olayını Sami Çölgeçen'den öğrendiğini söylüyor. Dürüst bir insan, bu olayın ertesi günü bunu tüm Türkiye'ye yayar, yıllardır bu rezilliği görmezden gelmez ve işte o zaman herkes tarafından takdir edilirdi. Şimdi aradan geçen bunca yılın ardından malum nedenlerle çalkantılı olan futbol ortamının içine bu iddiayı atması onun dürüst ya da doğruları söyleyen bir adam olduğunu göstermez.

Bunların ardından geçelim Çakar'ın iddisına... Ahmet Çakar'ın iddiasına göre, 1993-94 sezonunda Manchester United'la oynanan ve 3-3 biten Şampiyonlar Ligi eleme turu maçının rövanşında maçın hakemi Kurt Röthlisberger, Galatasaraylı yöneticiler Sami Çölgeçen ve Adnan Polat üçlüsü maçın Galatasaray'a yaraması için şike yapmışlar. Hatta Ahmet Çakar olayın gerçeklik payını arttırmak için şike yapıldığı iddia edilen geceyi şöyle hikayeleştiriyor: "Ben ve Sami Çölgeçen birlikte bir odaya gireceğiz. Kuran'ı da masaya koyacağız ve göz göze gelip en sevdiklerimiz üzerine yemin edeceğiz. Ben diyeceğim ki; 2 Kasım 1993 gecesini hatırlıyor musun Sami Abi? O soğuk geceyi... Hani Sarıyer Urcan'da yenilen balıktan sonra saat 24:00... Sami gözlerime bakıp 'Eeee' diyecek. Saat 24:00 sularında Kurt Röthlisberger sana "I can help you because tomorrow is very important for Turkey and GS" (Sana yardım ederim çünkü yarın Türkiye ve GS için çok önemli) dedi mi, demedi mi diyeceğim. Elimiz Kuran'da ve en sevdiklerimizin üzerine yemin ederek..."

Ahmet Çakar şikenin hangi menfaatle yapıldığını söylemiyor. Maçın hakemine ne menfaat edildiği, bu menfaatin hangi yollarla maç tarihine yakın zamanlarda Röthlisberger'in himayesine geçtiğinden bahsetmiyor. İddialarındaki en ucu açık nokta bu.Kurt Röthlisberger

Malum maç 0-0 bitti ve Galatasaray gruplara kaldı. Maçın ardından Eric Cantona kırmızı kart gördü ve maçın hakemini "süreyi az uzattığı" gerekçesiyle eleştirdi. Kurt Röthlisberger'in 30 Ekim 1996'da Grasshoppers-Auxerre Şampiyonlar Ligi maçı öncesi Grasshoppers menajeri Erich Vogel'a 100 bin İsviçre Frangı'na hakemi ayarlayabileceğini söylediği gerekçesiyle UEFA'nın soruşturmasına uğradığını ve 11 Nisan 1997'de UEFA ve FIFA faaliyetlerinden ömür boyu men edildiğini de hatırlatalım.

Ahmet Çakar'ın bu iddialarının ardından Galatasaray kulübü kendisine 1 milyon dolarlık tazminat davası açtı fakat Çakar iddialarının arkasında. Hatta mahkeme sürecinde birçok tanığın bu olayı anlatacağını, iddialarının gerçek olduğunu söylüyor. Muhtemelen bu tanıklardan biri olacak olan Eski MHK Başkanı Ahmet Güvener, malum olayla ilgili, “Olayda ismi geçen Sami Çölgeçen, bana ‘Röthlisberger’i parayla bağladım' diye defalarca söyledi” dedi. Sami Çölgeçen'in yakın arkadaşı ve o dönemde kulübe yakın bir kişi olan Fatih Altaylı ise "Sami Çölgeçen ne bize ne de (dönemin yöneticisi) Alp Yalman'a böyle bir şeyden bahsetmedi. Bize söylemediği bir şeyi Ahmet Çakar'a söylediğini sanmıyorum" dedi ki tüm detayları mahkeme sürecinde öğreneceğiz.

Olay kanıtlanırsa ne gibi bir yaptırımlar, cezalar verilir tahmin edemiyorum. Yok kanıtlanmaz Ahmet Çakar davayı kaybederse de yüklü bir miktar tazminat ödemek zorunda kalacak. Bakalım bu sürecin sonunda Ahmet Çakar'ın da dediği gibi "O maç milat mı, şike mi?"

Ne Aramıştınız

''Hayata dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.''
Albert Camus.

Popüler Yazılar

Zİyaretçİler

Futbol Blog. Blogger tarafından desteklenmektedir.